26 Aralık 2013 Perşembe

Kentimi kimsenin çirkinleştirmeye hakkı yok!

 
Bu cümle politik bir cümle… Kentte körleşme başlayınca çirkinlikleri de göremiyoruz…
Kordon Ziraat Bankasını kırmızıya boyadılar! Çirkinlik abidesi! Oysa o bina “tip binadır.” Tüm küçük kasabalarda vardır. Lapseki’de var, Yenice’de var… Kendine özgü bir yapısı vardır. Ne yaptılar? Binanın organik yapısıyla oynadılar. Ön tarafına bankamatik yerleştireceğiz ayaklarıyla binanın anatomisini bozdular.
Deniz tarafını komple iğrenç bir kırmızıyla kaplayıp, kendilerince farkındalık yaratmaya çalıştılar. Görsel kirlilik yarattılar. Estetikten yoksun, kent kirliliği yaratan bir uygulama… Kimse de çıkıp “siz ne yapıyorsunuz?” demedi. Çünkü “çirkinliği” kanıksamışız…
Benim kentimi çirkinleştiremezsin!
Balıkkesir caddesinin girişi bu kentin en güzel ışık alan en güzel caddelerinden biriydi… Şimdi “plastik mavi…” Neden? Boğaz komutanlığı oradan taşındı. Yerine “merkez komutanlığı” doldurdu. Keşke doldurmasaydı da boş kalsaydı.
Boğaz komutanlığı binası şahsiyetli bir binadır. Bu kentin mimari değerlerinden biridir. Boğaz komutanlığı o binada hizmet verdiği sürece de kentin bir parçası durumundaydı. Şimdi? Rezalet…
Plastik mavi perdelerle kapadılar… Eskiden güneş ışığı vurduğunda insanı rahatlatan “Çınarlı yol” şimdi ışığın da şiddetiyle mavi mavi… Plastik mavi bir ışık!
Boğaz komutanlığı merkez komutanlığından daha az korunması gereken bir yer miydi? Merkez komutanlığı daha önemli bir mevki midir ki, her tarafı güvenlik gerekçesiyle plastik maviyle kapatıldı.
Benim kentimi hiç kimse çirkinleştiremez! Hakkınız yok!
Bu iki örnek de son yıllarda uygulanan “ben yaparım” güç bende mantığından başka bir şey değildir. Bakın çevrenize, bir çok çirkinlik göreceksiniz. Her taraf “ayakkabı kutusu” mantığından ibaret…
Tabi ki Kaz Dağları çirkinleştirile bilinir… Tabi ki havamız karartıla bilinir… Tüket! Yok et! Çok kazan! Haksız kazan! Ayakkabı kutusuna istifle, gözünü kapa, görevini yap! Hepsi bu!
Böyle yaşamak istemiyorum… Kentimi korumak istiyorum. Tabi ki bu bir seçim… Bu seçimin bir çok faktörü var! En önemlisi de son yaşananlar, giydirilmeye çalışılan zorunlu bir hayat değiştirme projesi, baskı, hukuksuzluk…
Yolsuzluğun üzerine gidilmemesi için demokrasinin temel ilkesi kırıldı. Bir gecede kırıldı. Bir kararnameyle kırıldı. Yargının işine karışmak için yargıyı yürütmeye bağımlı kıldı. “Adli Kolluk” yönetmeliği değiştirildi. Mahkemeler “Türk milleti adına” mı davalara bakıyordu? Bundan sonra?
Seçim startı verildi… Kenti önümüzdeki dönem kime teslim ederiz bilmiyorum ama kenti kentin değerleriyle, yaşama biçimiyle barışık kişilere teslim etmeliyiz…
Bütün bunlar yaşanırken seçime gidiyoruz ha? Vay be! “Ayakkabı kutusu” kesin kazanır…
-geMici-
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…

Hiç yorum yok: