Rüzgarın...
...dalgalarına teslim olmuş,
sürüklenirken kafalarımızdan -delip de- geçen gerçek dışı
görüntülere teslim oluyoruz...
Yüzlerin silinmesi gerekiyor.
Yaşlandık! İzin vermiyorlar... (Yaşlıya eziyet!) Yüzlerin
unutulmasına izin vermiyorlar. Yüzün hala karşımda! Hülyan
değil, gerçeğin. Bildiğimiz o, çıplak gerçek diye
tanımladığımızdan. Bizi her karanlık köşede sıkıştırıp
zorlayan gerçekten bahsediyorum. (Önce cümleyi yaz! Sonra
açıklamaya çalış. Pek akıllıca...)
Bir Pink Floyd tıkırtılarında
oradan oraya savrulurken, ve de daha derin bir uykuya doğru yelken
açmışcasına sürüklensek. Daha iyi olmaz mı? Denizin
sürüklediği gibi... Cümleler düşmeli. Düşük ve düşünceli
cümlecikler. Derinlere kaptan, derinlere! Zamana boğulabilir miyiz
hem de bir boğazın kıyısında. “Sahil” koymalıydık çocuğun
adını! Ne severim “sahil” adını, televizyonlarda gördüğümüz
Romantik Bodrum sahillerine hiç benzemeyen. (Vurguyu arttırmak için
ısrarla 'hiç mi hiç' saçmalığını yapmadan.) Ayrıca ne çok
parantez açtım. İşi Türkçe dersine döktüm. Oysa ben Türkçeden
mürkçeden pek anlamam. Sadece bu kadar kalabalıklığımdan
sıkıldım. Yaşlandıkça artıyoruz. Sanki bölünerek artıyoruz!
Kabus gibi ama bu gerçek...
İlk göz ağrısı hatırlıyor mu
şimdi? Soru banaysa cevap kolay. Ağrılar hatırlamaz. Sen
hatırlarsın. Pink'i unutmamalıyım. O hatırlansa da olabilir.
Etkili eleman... Öğretici bir öğretmen edasıyla! Duvardan mı
bahsetmişti?
Hangi akademik takvimde yazar
sertleşme...
Aslında unutmak güzeldir. Unutmaya
başladıkça zaman da geriye doğru gitmeye başlar. Zaman, geriye
düşmeli ki, silinmeye başlamalı gerçekler, yüzler, düşler,
umutlar, sesler, karıcalar, yapraklar, kokular, fısıltılar...
Yani? (Soru işareti olmasaydı cümle fena değildi.) İnatla karşı
karşıya getiriyorlar.
Sonrası kolay...
Çiğnenmeye başlıyor... Ne, neden,
nasıl, nerede, niçin ve KİM? Haberler bunun için var. (Bilmediğin
bir gerçekle daha karşılaşıyoruz. Merhabalaşıyoruz! Yetmiyor
sarılışıyoruz! Oysa ben biliyormuşum... Ya da öyleymiş
gibiymişim... Kes cümleyi! İddialı bir kadın vücudu gibi...
Hanımlar okuyorsa: İddialı bir erkek vücudu gibi... Cinsler
arasında ayrım yapmam!)
Ha, buraya nereden gelmiştik? Zamanın
başlangıcından olabilir mi? Aşa aşa yani... Zamanın soğuk
yakıcı renklerinden tırmanıyoruz... Arada bir “ah bu şarkıların
gözü kör olsun.” Araya “parça” sokar gibi. Benim favorim “
ağlamakla, inlemekle böyle geçti ömrüm”
Hatıratlar görülür netlikte... Hava
berrak... Reis ver ileri!
Çok uyandığımda... Yaşlılığımda
gitar çalmasını öğrenecem...
-geMici-
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...