19 Kasım 2011 Cumartesi


Rüzgarın...

...dalgalarına teslim olmuş, sürüklenirken kafalarımızdan -delip de- geçen gerçek dışı görüntülere teslim oluyoruz...

Yüzlerin silinmesi gerekiyor. Yaşlandık! İzin vermiyorlar... (Yaşlıya eziyet!) Yüzlerin unutulmasına izin vermiyorlar. Yüzün hala karşımda! Hülyan değil, gerçeğin. Bildiğimiz o, çıplak gerçek diye tanımladığımızdan. Bizi her karanlık köşede sıkıştırıp zorlayan gerçekten bahsediyorum. (Önce cümleyi yaz! Sonra açıklamaya çalış. Pek akıllıca...)

Bir Pink Floyd tıkırtılarında oradan oraya savrulurken, ve de daha derin bir uykuya doğru yelken açmışcasına sürüklensek. Daha iyi olmaz mı? Denizin sürüklediği gibi... Cümleler düşmeli. Düşük ve düşünceli cümlecikler. Derinlere kaptan, derinlere! Zamana boğulabilir miyiz hem de bir boğazın kıyısında. “Sahil” koymalıydık çocuğun adını! Ne severim “sahil” adını, televizyonlarda gördüğümüz Romantik Bodrum sahillerine hiç benzemeyen. (Vurguyu arttırmak için ısrarla 'hiç mi hiç' saçmalığını yapmadan.) Ayrıca ne çok parantez açtım. İşi Türkçe dersine döktüm. Oysa ben Türkçeden mürkçeden pek anlamam. Sadece bu kadar kalabalıklığımdan sıkıldım. Yaşlandıkça artıyoruz. Sanki bölünerek artıyoruz! Kabus gibi ama bu gerçek...

İlk göz ağrısı hatırlıyor mu şimdi? Soru banaysa cevap kolay. Ağrılar hatırlamaz. Sen hatırlarsın. Pink'i unutmamalıyım. O hatırlansa da olabilir. Etkili eleman... Öğretici bir öğretmen edasıyla! Duvardan mı bahsetmişti?

Hangi akademik takvimde yazar sertleşme...

Aslında unutmak güzeldir. Unutmaya başladıkça zaman da geriye doğru gitmeye başlar. Zaman, geriye düşmeli ki, silinmeye başlamalı gerçekler, yüzler, düşler, umutlar, sesler, karıcalar, yapraklar, kokular, fısıltılar... Yani? (Soru işareti olmasaydı cümle fena değildi.) İnatla karşı karşıya getiriyorlar.

Sonrası kolay...

Çiğnenmeye başlıyor... Ne, neden, nasıl, nerede, niçin ve KİM? Haberler bunun için var. (Bilmediğin bir gerçekle daha karşılaşıyoruz. Merhabalaşıyoruz! Yetmiyor sarılışıyoruz! Oysa ben biliyormuşum... Ya da öyleymiş gibiymişim... Kes cümleyi! İddialı bir kadın vücudu gibi... Hanımlar okuyorsa: İddialı bir erkek vücudu gibi... Cinsler arasında ayrım yapmam!)

Ha, buraya nereden gelmiştik? Zamanın başlangıcından olabilir mi? Aşa aşa yani... Zamanın soğuk yakıcı renklerinden tırmanıyoruz... Arada bir “ah bu şarkıların gözü kör olsun.” Araya “parça” sokar gibi. Benim favorim “ ağlamakla, inlemekle böyle geçti ömrüm”

Hatıratlar görülür netlikte... Hava berrak... Reis ver ileri!

Çok uyandığımda... Yaşlılığımda gitar çalmasını öğrenecem...

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...