28 Eylül 2012 Cuma

Trojan


Bizim kordondaki ya da Truva’daki Tahta atın bilgisayarcasına “trojan” deniyor… Anlayacağınız bizim bu tahta at oldukça meşhur… Sadece Homeros’un İlyada’sında ya da Truva efsanelerinde ve de filmle kısıtlı değil ünü… Teknolojik yeniliklere de ayak uydurup bilgisayar dünyasına bile girip kendini anında her çağa uygun, günü gününe kendini güncelleyen bir at… Anlayacağınız sütçü beygiri değil, bizim tahta at…

İnternette zararlı(!) yerlerde gezerken bilmediğiniz noktalara “tık”layınca ya da bilmediğiniz birinden acayip bir mail (elektronik mektup) aldığınızda meraktan açıp okumak istediğinizde bilgisayarınıza yerleşiyor…  Bizim Tahta Atın Truva’ya yerleştiği gibi…

Bu “trojan”ın işlevi de aynı bizim tahta at gibi… Tahta At nasıl Truva’ya yerleşip, Truva’nın düşmesini sağladıysa bu “trojan” da bilgisayarınızın düşmesini sağlıyor… Bilgisayarınızdaki size özel bilgileri bu trojanı gönderene anında iletiyor… Mesela bilgisayarınızdan banka işlemleri mi yaptınız, bir siteden alış-veriş mi yaptınız, yandınız! Banka kartınızın, bankanızın şifreleri yallah başkasına gidiyor… Yani bu trojan, aynı bizim tahta at gibi çalışıyor… Bir tür kaleye girmiş casus gibi… Hemen öyle tırsmayın… Bu trojan dünyanın her yerinde büyük vurgunlar yaptı ama Türkiye’de sökmedi…

Yo, bizim bilgisayar okuma-yazmadaki yüksek bilgimizden değil tam tersine trojanın en çok iş yaptığı ülkelerin başında geliyoruz. Bizde sökmemesinin nedeni “para”nın olmayışı… Banka işlemi çok yapmışız ama hep borca yapmışız. Öyle binleri, milyonları kontrol edip sağdan soldan kağıt alıp parayı bire ikiye katlamak için kullanmamışız… Trojanın bizde iş görmemesi banka hesaplarımızın dibe vurmasından dolayı… Yani parasızlığımızın da bir yararı var! Halimiz o kadar da kötü değil. 

Ortalıkta bir çok trojan ve trojancı var ama maalesef bizde para yok! Bitti! Zaten pek de olmamıştı… 

Gönlünüz rahat olsun… Son güncellemelerden sonra içimiz daha da rahatladı… Hatta biraz da ferahladı diyebilirim…

Son güncellemelerden sonra 70’lik rakıya 6 TL güncelleme, biraya 50 kuruş güncelleme, benzine litre başına 30 kuruş güncelleme, (Yarım litre yarım litre benzin alırsanız güncelleme 15 kuruşa geliyor J bu noktaya dikkatinizi çekmek istedim…) 35’lik votkaya 2 TL güncelleme… Otomobilde yüzde 3 ÖTV güncellemesi…  Tapu harcına binde 4 güncelleme… Yani 300 liralık ev vergisi oldu 300 + 2500, güncellendi! Yetmedi!

Sıradaki güncellemelere hazır olun! Elektrik, doğalgaz…

Ne ki bunlar? Trojanlar size tırıs gelip tırıs gider… Şu gelen atlı mıdır yoksa trojan mıdır? Tey, tey, tey…

Dolaylı molaylı gelir orta-doğudan dört nala… Dıgıdık dıkıdık dıkıdık…

-geMici-

BATI-feneri ÇAKMAYI DEVAM EDİYOR…
(NOT: Tahtadan, attan, trojandan, truvadan bahsedince aklıma “şeffaf beygir” geldi… O da yakında yazılacaklara not düştüm… Meraklar giderilir…)  

Burada!



Aynur Ganiler… Burada! Sermet Atadinç… Burada! Kadir Kenar… Burada! Haluk Şahin… Burada! Turgut Çamer… Burada! Telat Koç… Burada! İsmail Özay… Burada! Naci Sapan… Burada! Cahit Göveren… Burada! Atilla Aşçı… Burada! Ensar İlyasoğlu… Burada! Türker Savaş… Burada! O-ooo, herkes burada!

Gemici nerede? Gemici de bugünden itibaren her Salı ve Cuma  “BU-RA-DA!!!!” 
“……..”
Hoş bulduk…  

İki ay ara verince son iki ayda neler olduğuna bir bakalım… Sosyal hayatımızdaki gelişmeler harika! Yaz sıcakları yerini harika mevsim Eylül’e bıraktı… Balık yasağı bitti, rakı mevsimi açıldı.
Ekonomi de fena değil… Emekliler maaş zamlarını aldı. İntibak yasası emekliler arasında heyecan yarattı! Simit fiyatlarında herhangi bir artış gözlenmedi… Üstüne üstlük Çanakkale domatesi ucuzladı. Büyüme rakamları yılın ikinci çeyreğinde 3’ün altında olmasına rağmen işsizliğin azalması işsizler arasında mutluluk fırtınalarının çıkmasına sebep oldu…

Memleketin dört bir yanında esen barış meltemleri, tabut sanayinin dara düşmesini sağlasa da uzmanlar bir süre daha aynı huzur ortamının devam edeceğini açıkladılar…

Kaz Dağları’nın güney yamaçlarında çıkan deniz manzaralı orman ve zeytinlik yangınlardan sonra inşaat sektörünün ve turizm yöreyi kısa sürede canlandıracağı iddiaları yöre halkı tarafından sevinçle karşılandı. Kuzey yamaçlarında yaşayan yöre halkı mevzuya gıptayla baktı! “Bizde neden böyle manzaralı yangınlar çıkmıyor” diye hayıflandılar… Diğer yandan altıncılar sevinçlerini bir yürüyüşle taçlandırmak istediler. İstemekle kaldılar çünkü açılacak birkaç ağaçlık bölge ve alınacak CED raporu olduğundan taçlandır(a)madılar…  Onun yerine kan ter içinde memleket ekonomisine “bir nebze de biz katkı verelim” diyerekten siyanür kullanımına hız verdiler… Siyanürlü Kaz dağı sularının siyatiğe iyi geldiği de en sonunda keşfedildi… Başka bölgelerdeki siyanürlü suyun siyatiğe kaz dağlarındaki gibi etkili olmadığı, bu suyun şişelenerek pazara sürülmesinin siyatikli hastalar için bir umut ışığı olacağının altı kalın kalın çizildi… Biraz daha zorlanırsa kansere de çare bu yöntemle üretileceği düşünülüyor… Bilim çevreleri kaç günlerdir bu heyecanla uyuyamıyor… O derece yani…

Dış politikada bahar rüzgarları esmeye devam ediyor… Arap baharından sonra, roman havası çalınmaya başlandı… Özellikle de Amerikan Çiftetellisi Amerikalı genelkurmay başkanını ve CIA başkanının memleketimize kadar gelmeleri sağladı. Onlar da buraya kadar gelmişken iki şıngırtatıp, dönüverdiler… Memleket havalarını gayet güzel bildikleri memleket evlatları tarafından yakinen gözlendi. Özellikle de CIA başkanının Teke Zortlatması oynaması Fethiyeler tarafından çok taktir edildi. Amerikalı Genelkurmay başkanı da Teke zortlamasına karşılık teksas karşılaşması oynayıp New York yöresinin “cafede çıra” oyunu oyması bizi çok şaşırttı. 

Lakin cafede çıra oyunu bizim çayda çırayı anımsatması tebessümlere yol açtı…   

 Yani memletimiz son iki aydır acayip iyi… Çanakkale’miz ona keza…

-geMici-
gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…  
(NOT: Ben yokken yokluğumu derinden hisseden tüm abilerimin ellerinde öperim… )