29 Mayıs 2015 Cuma

“Merçerez”

(Halkın sırtında yük olarak yaşayanlar! Son 9 gününüz… Tay tay…)

Türkiye’de bir din sınıfı falan mı oluştu da diyanet işleri başkanı Papa ile kıyaslanmaya başlandı? Varsa böyle bir şey bizim de haberimiz olsun ki, bir hata yapmayalım!

Bir; Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir… (Bunu unutturmak isteyenler, bugün devlet kadrolarındadır. Anayasayı fiilen değiştirmediğiniz sürece de bu böyle devam edecektir. Bunu bir kere anlayın! Ha, anayasayı değiştirirsiniz –öyle ya da böyle- o zaman “ulema”mı atarsınız, özel bir imam meclisi kurar da onun başına mı birisini atarsınız bilmem. Ama şimdiki kurallara göre bir “din sınıfı” yok…) Diyanet işleri başkanı da devletten maaş alan herhangi bir devlet memurundan ne bir gram hafiftir ne de bir gram ağırdır. Devletin sıradan bir memurudur…

İki; Diyanet işleri başkanı, Papa’ya ya da İran İslam Cumhuriyeti’ndeki ruhani lidere tekabül eden bir “rütbe” değildir. İran, ruhani liderine isterse uçak değil, uzay aracı alır. Çünkü o, bir devlet başkanıdır. Halkı da ona gerekli değeri istediği gibi gösterir.

Papa ise aynı zamanda Vatikan Devleti’nin başkanıdır. Bilmeyenler için yazalım Vatikan bir devlettir. Papa da bir devlet başkanıdır. Ayrıca onun da özel bir uçağı yoktur! Bir yerden bir yere gidecekse “Alitalia” Hava Yollarından bir uçak kiralanır. Nereden mi biliyorum? Cumhurbaşkanı “Diyanet İşleri başkanına uçak da alınabilir” benzeri bir cümle sarf ederken gerekçe olarak Papa’nın özel uçağını gösterince, Vatikan'dan hemen cevap geldi. “Böyle bir uçak yok” diye, oradan biliyorum…

Üç; din adamları işi gereği mütevazi olmak zorundadır. “Müsriflik” diye bir kelime sözlüklerinde bulunmaz. Hayat biçimlerinde “müsriflik” yoktur. Ayrıca daha birçok insani özelliği bünyelerinde taşırlar. İnsanlar kendi aralarında konuşurken örnek gösterecekleri kişilerden biri de diyanet işleri başkanıdır. Yalan söylemez. Çalmaz. İki yüzlü değildir. Ve aklınıza gelecek bütün melaikeleri üstünde toplamıştır… Yani öyle bir insandır işte…

Tabi Mercedes’e de biner, binebilir… Papa da renoya bindi. Ne var bunda? Yaya da gidecek değil ya... Ama zırhlısına neden binsin? Örnek bir insana kim, ne yapabilir ki? Kim ne yapmak isteyebilir? Doğru insana kim ne yapar? Diyanet işleri başkanının korunmaya ne ihtiyacı olur? Anlamak pek zor…

Benim dedem de hocaydı… Saygın bir adamdı. Tek lüksü köstekli saatiydi. Hala köyde birileri dini mevzu açtığında dedemin alimliğine dem vurulur… Dedem vefat edeli 47 yıl olmuş… Hatırlanıyor, İyi yad ediliyor…

Bir de bu lüks tüketim mallarını alırken altına mutlaka bakılmalı. Son kullanma tarihi ne? Yaşa basmamalı… Bazı ürünlerin son kullanım tarihi 7 Haziran da olabilir. Aman dikkat!

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...

NOT: Kılıçdaroğlu Biga, Çan ve Yenice’de konuştu… Coşkuyu, umudu herkesin görmesi gerektiğini düşünüyorum. Çanakkale’nin ilçeleri de CHP’ye inanmış durumda. CHP, iktidara kararlı ve emin adımlarla gidiyor…

Karın güneşi görmesi gibi eriyip gidiyorlar… Haziran’ın güneşine dayanamayacaklar! Son anketlerden 10 puan daha silin bakalım 1. Parti kim? Haziran gösterir… 

26 Mayıs 2015 Salı

Uzun bir ardan sonra CHP


CHP 20 yıl sonra ilk defa “iktidar alternatifi”dir. Zaten gümbürtü sesi de bundan mı ne, çok net duyulur hale geldi.

Evet, CHP bugün için bir iktidar alternatifidir. Çanakkale’den üç milletvekili çıkarması çok zor değildir. İkiyi garanti altına alan, iktidara yürüyen CHP’nin 3. Milletvekili çıkarabilmesi için biraz daha yüklenmesi yeterli olacaktır.

Kangırlı’dan da İbrahim Kürşat Tuna (MHP) gider… Gidecek milletvekillerinden birinin adı kesinlikle “Bülent” olacaktır. Ama soyadı “Öz”dür…

Gelelim “iktidar alternatifi” nasıl olunur?

CHP, kurmayları; “Cumhuriyet elden gidiyor” ağlamalarını bir yana bırakıp kafa patlatmışlar. Geleceğe ve topluma bir şeyler söyleyebilir hale gelmişler.  Kısa vadede ekmekliye iki maaş ikramiye, çiftçiye 1,5 liradan mazot vermek gibi… Orta – kısa vadede toplumsal dönüşüm programları ve Merkez Türkiye Projesi gibi çok sağlam ekonomik bir programla toplumun karşısında çıkmıştır. Sonuçta CHP bugün itibariyle bir iktidar alternatifidir…     

İktidar olabilirler mi? Neden olmasın… Yaşadığım son 13 yılı düşünürseniz buz gibi olur. 8 Haziran sabahı güneş bir kez daha doğudan yükseldiğinde bugün yaşadığımız bütün pespayeliğin üzerini örter, bunları unuturuz!

Unutmak istiyorum ama unutmamalıyız… Unutmamalıyız ki, bir daha bu günlere dönmeyelim… Sistemin açıklarında faydalanıp, “memleketin daha a.na koyacağız” diyen sahtekârlara fırsat vermeyelim…

“Bağımsızım ama seçilmişim” diyen bir Cumhurbaşkanımız var. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok… 8 Haziran’a kadar susup bekleyeceğiz. Gümbür gümbür gidişlerine önce tanıklık edeceğiz… Sonrasına bakarız. Bir dönem de bitmiş olacak!

Biten dönemim toplumsal kalıntıları bakalım nasıl bir gerekçeyle kendilerini savunacaklar onu da göreceğiz. Yalakalık yapmak kolay. Gücün etrafında pervane olmak kolay. Gücün çekim etkisiyle kendini bir şey sanmak ve o gücün çekim alanından ziftlenmek de kolay. Bunun adı “kolay para…” Filmi de var… Bakalım kaybettikleri “toplusal değerlere” tekrar dönüş yapabilecekler mi?

Biz de buna izin verecek miyiz mesela… Demi ya…

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…


 NOT: Pazartesi günü 60 metrelik yolda 62 tane otobüs vardı… İstanbul’da tutun da Gönen’e, Balıkesir’den Burhaniye’ye, Bursa’dan bilmem ne belediyesine kadar uzanan geniş bir yelpaze’de de yaşayan insanları da görmüş olduk. Onların sorunlarını dinledik. Ve anladık ki ortak sorunlara ortak çözüler yaratabiliriz. Şahsen ben çok umutlandım 
Özellikle’de Bülent Abimin 16.00 – 00.00 vardiyasını iptal ettirmesi de beni şahsen çok duygulandırdı. 

21 Mayıs 2015 Perşembe

“Bilgi”yi öldürmek!

Bilgiyi biriktirip, deneyleyip büyüttükçe gelişir… 2. Dünya savaşından sonra Almanya’nın kısa sürede tekrar en gelişmiş ekonomilerden biri olmasının tek nedeni “bilgiyi” yaşatmalarıydı. Yerle bir olmuş bir ülkede elde kalan sadece bilgiydi… O bilgi, Almanya’yı tekrar ayağa kaldırdı.

Bilgi de ölür… Son 12-13 yılda bunun kanıtlarıyla dolu… Bilgi nasıl öldürülür? Kapatarak, yok ederek, satarak…

Uzağa değil, Çanakkale’nin güneyine doğru gidin… Şarap Kaynak fabrikası önce satıldı sonra kapatıldı. Türkiye’nin değil, dünyanın en kaliteli “kaynağı” da öldürülmüş oldu. “Truva Kaynağını” üreten bilgi orada çalışan ustaların “bilgiyi” gençlere aktarmadan emekliye ayırdılar. Bilgi kuşaktan kuşağa geçmedi. Öldü!

Aynı şey diğer sektörler için de geçerli… SEKA, tek tek satıldı. Alanlar da kapadı. KAĞIT üretmek, ARSAYI satmaktan, değerlendirmekten, ranttan daha zordu. Kolayı seçti alanlar…
Şimdi bırakın gazete kağıdını, kesekağıdı bile yurt dışından geliyor. Kağıt ustaları bilgiyi yeni kuşaklara aktarmadan çekip gitmek zorunda kaldılar. Bilgi öldürülmüş oldu!

SKK’nın ilaç fabrikaları kapandı… Bilgi öldürüldü! Şimdi başbakan çıkıp “milli aşımızı üreteceğiz” diye komiklik yapıyor.

Başbakan Davutoğlu’nun “Ege'ye Akdeniz'e kendi gemimizle çıkamazken şimdi Türk yapımı gemiler Afrika açıklarında, Türk donanması Japonya'ya doğru gidiyor” diyor. Emekli Amiral Atilla Kıyat, Facebook hesabında başbakanı yalanlıyor…

 “Bugün, Sayın Başbakan'ımızın, Karaman seçim mitinginde, Deniz Kuvvetlerimizin gemi inşa ve faaliyetleri ile ilgili verdiği tüm bilgiler yanlış. Genelkurmay'ı, o olmazsa Deniz Kuvvetleri Komutanı'nı doğru bilgileri açıklamaya davet ediyorum. Onlar iktidara gelinceye kadar, kendi gemimizi yapamıyormuşuz, dünya denizlerinde dolaşamıyormuşuz, şu anda bir fırkateynimiz, ilk defa Japonya yolundaymış.”

“1971: İlk refakat gemimizi, Gölcük Tersanesi'nde inşa ettik.
1975: İlk denizaltımızı, Gölcük Tersanesi'nde inşa ettik.
1978: İlk hücumbotumuzu, Taşkızak Tersanesi'nde inşa ettik.
1988: İlk fırkateynimizi Gölcük Tersanesi'nde inşa ettik.
1990: Bir fırkateynimiz, Ertuğrul Şehitlerini anma Törenleri için Japonya'daydı.”

Sanki her şey AKP ile başlamış gibi bir havaları var. Sadece bir algı operasyonunun ürünü… AKP iktidarı boyunca yok edilen bilgilerin envanterini tarihçilere bırakıyorum!

Cumhuriyetin doksan küsur yıllık bilgi birikimi yok ediliyor… Yerine primitif bilgiyi(!) ikame etmeye çalışıyorlar… 

Bilgi yoksa aydınlanma da yok! 

Karanlığa HAYIR!

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…


NOT: CHP, Türkiye Merkez Projesini açıkladı… Uzun vadeli ve gelecek için umut yaratacak bir proje. Zaten CHP’nin kısa vade projeleri ses getirmişti. Uzun vadede bu proje Türkiye için çok önemli bir proje olacaktır. Bunu görmek gerekir…  

18 Mayıs 2015 Pazartesi

Çanakkale Belediyesi'nin büyük hatası!

Tamam, katı atık tesisi kurdunuz... Fena olmadı! Hatta bir çok yerin atıkları bir yerde toplanıyor. Bu da tamam... Kaç yıl oldu açalı? 3-5 yıl... Topu topu bir kere açtınız! Amasya kadar olamadınız! Yazık...

Amasya katı atık tesisi kuruyor, hem de AB’nin hibe desteğiyle yapılıyor. Tesis önce dönemin Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu tarafından açılıyor. Sonra? Dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu ve 30 Mart yerel seçimlerinden önce Belediye Başkanı Cafer Özdemir tarafından da bir kez daha açılıyor.

Açılış bitti zannediyorsunuz? Size öyle geliyor...

Biliyorsunuz son moda AKP toplu açılış törenleri... Tesisleri birden çok kez açılması moda oldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, daha önce 4 kez açılış töreni yapılan Amasya Katı Atık Bertaraf Tesisi’nin 5. kez açılışını yaptı.

Bizim katı atık topu topu bir kez açıldı... OLMAZ! 

Bizim Amasya'dan neyimiz eksik? Hemen bir açılış töreni düzenleyip, açılışı yapmak zorundayız. Sonra CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir kez daha kente gelip açılışı yapmalı. Davul zurnalı... Gören uzay merkezi açtığımızı sanmalı...

Bitmedi...

Her milletvekili aday için de bir kez daha -teker teker- açılış töreni düzenlenmeli... Tabi sadece CHP'li vekil adayları için. Bir de ithal İstanbul Milletvekili için açılış düzenleyecek değiliz ya...

Sonra?

Başkan yardımcıları için birer açılış töreni. Ayıp olmasın daire müdürleri için... Çalışanlara ayıp! Onlar için de birer birer açılış töreni. YETMEZ!

Boru mu leyn bu? Katı atık deponi alanı... Gelsin çevre ilçe ve beldelerin belediye başkanları... Beni hala KESMEDİ!

Köy muhtarlarını unutmayalım... Her ne kadar pek yakında köy muhtarları kalmayacak olsa da onlar da son kertede açılış yapmalılar! İçim kıpır kıpır... Hala beni kesmedi bu kadar açılış!

Tüm saydıklarım toplu olarak bir kez daha açılış yapsın derim! Amasya'nın adı mı olur Çanakkale'nin yanında... Onlar açılış konusunda kevgir biz asla GEÇİLMEYİZ!
Amasya yakında bir kez daha açar... İyi mi? Biz de bakarız!

Ben 7 Haziran'daki "toplu açılışı" bekliyorum... Öyle bir açılış yapılacak ki, kapatabilene aşkolsun!  

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...

NOT: Gazeteciler Cemiyeti seçime gidiyor. Giden başkan hukuksuz, gerekçesiz, gazetecilik ilkesine uymayan bir şekilde 39 kişinin üyeliğine son vermiş. Gerekçe daha komik! Aidatları ödememek...

Sen git kumda oyna Bay Bizans! Gazeteci kimliğini sermayeye telim et sonra da salak sulak bir gerekçe yarat! Bu film bitmez...

Yeni seçilecek yönetim şimdiden geçersizdir! Hayırlı olsun Bergaz'lı!   

15 Mayıs 2015 Cuma

Yerel de bir demokrasi örneği

Çanakkale Kent Konseyi Mahalle Meclislerinde seçime giren partilere kendilerimi tanıtma, anlatma fırsatı yarattı…

Seçime giren partiler her akşam bir mahalle meclisine gidip kendilerini tanıtıp, seçim vaatlerini, gelecek vizyonlarını, nasıl bir Türkiye kuracaklarını anlatıyorlar. Sonra da mahalleliler sormak istedikleri soruları sorup, sorularına cevaplar alıyorlar…

Yani yerelde Kent Konseyi 7 Haziran seçimlerinde üstüne düşen görevi yerine getiriyor… Türkiye’de başka örneği var mı bilmiyorum ama yapılan, topal demokrasimizde önemli bir gelişme…

Kent Konseyi seçime katılan tüm partilere çağrıda bulunmuş…  “Mahalle Meclislerinde Adaylar Konuşuyor” programı çağrısına yanıt veren Bağımsız Türkiye Partisi (BTP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokratik Sol Parti (DSP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Komünist Parti(KP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Vatan Partisi (VP) katılıyor.
Program 30 Mayıs’a kadar sürüyor…

AKP katılmıyor… Onların kendilerini tanıtmaya anlaşılan ihtiyaçları yok. 13 yıldır yaptıklarından sonra ne diyeceklerini şahsen ben merak ediyordum. Merakımı da gidermiş oldum… :)

Kent Konseyinin yaptığını önemsiyorum çünkü ÇASİAD’ın yaptığı anti-demokratik örnekten sonra buna ihtiyaç vardı. Umarım ÇASİAD yönetimi bu örneği gördükten sonra; demokrasinin ne anlama geldiğini, ne anlamak gerektiğini kavrarlar. Abuk sabuk kriterlerle demokrasinin ol(a)mayacağını anlarlar. Umarım…

Türkiye 7 Haziran’da seçime gidiyor… Seçim sonuçları Türkiye Cumhuriyeti’nin de gelecek rotasını çizecektir. Tamam mı devam mı?

İş bununla da bitmiyor…

Şirazesi kayan sistemin tekrar kendisini onarması gerekiyor. Onarmakla da kalmayıp sistem kendisini daha ileriye taşıyacak hamleler yapması zorunlu.

Hukuk tekrar rayına oturtulmalıdır. Hakim, savcı, savunma güvence altına alınmadır. Beğenilmeyen kararlar sonucu, bugün yaşadığımız “şeyler” bir daha yaşanmamak üzere geçmişin anti demokratik sistemi içerisinde kalmalıdır!

Vatandaşın itiraz etme, protesto hakkı güvence altına alınmalıdır.

Sistemi dengeleyen güçler ayrılığı tekrar oluşturulmalıdır… Eğitim, diyanet, temizlik işleri, devletin illerdeki temsiliyeti kısaca aklınıza ne geliyorsa, partiler yasası dahil her şey sil baştan olmak zorundadır.

AKP bu ülkeye bir şey öğretmiş oldu… Demokrasinin, hukukun, vatandaşlığın, medyanın, anayasanın, gücün kullanımının nasıl olmaması gerektiği üzerine bir ders verdi.

Lazın dediği gibi; umarım bu bize bir ders olur…

-geMici-



BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Kenan Evren öldü mü?

Ölmedi! İçimizde yaşıyor(!)

7 Haziran seçimlerindeki yüzde 10 barajda yaşıyor! YÖK’te yaşıyor! 1402’liklerde yaşıyor! Anti Demokratik anayasada yaşıyor! Partiler yasasında yaşıyor! Örgütlenmeme özgürlüğünde yaşıyor! Sendikasızlaştırma da yaşıyor! İdam sehpalarında yaşıyor! Zindanlara attıkları 600 bin gençte yaşıyor. Fişledikleri 1 milyondan fazla insanda yaşıyor! Yaktıkları kitaplarda yaşıyor! Sansürledikleri tiyatro oyunlarında yaşıyor! Yakılan filmlerde yaşıyor! Koca bir kuşağı yok etmelerinde yaşıyor!

Hesap ortada… Bunlar görülmeden Kenan Evren ölmez… Bu düşünce bu topraklardan sökülüp atılmadıkça da ölmeyecek! Hesap kapandığında yok olup gidecek…

Oysa…

Zeki Alasya hep yaşayacak… Kenan Evren’in yasaklarıyla dalga geçtiği “Yasaklar” kabaresiyle hep yaşayacak… Ve onlarca kabaresiyle, filmleriyle, dizileriyle unutulmayacak… Hayatı sanatla sürecek… Güzellikleri unutulmayacak. Gülüşü, mahcubiyeti hep halkla birlikte olacak…

Sanata, sanatçıya gücün karşısında durmak çok yakışıyor… Çok az sanatçımız var… Daha çok olmalı. İşte –belki- o zaman kazanacağız! Estetik duygumuzu, güzelliklerden haz almamaya başladığımızda kaybetmiş olacağız. Sanatçılarımıza sahip çıkmadığımızda azalacağız.

Cahillik, güce tapar… Bunu 82 anayasasında gördük. Yüzde 93 evet diyen bir toplum için sadece bir tek şey söylenebilir… İyi bir başlangıç! Bundan daha da fazla dibe çakılacak değildir bu toplum!

Yükselecek…

Tarihin öğrettiği budur! Bütün diktatörler gider, bir daha dönmemek üzere… “Biz kazanırız!” Düşsek de tekrar toparlanırız… Yine kaldığımız yerden devam ederiz. Yenilgilerimiz bize öğretmen olur.

Bir Türk filminin içindeyiz… İyiler kazanır!

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…


7 Mayıs 2015 Perşembe

“Hatasız kul olmaz…”

Biraz arabesk mi kaçtı? Kaçmasın, bunca gelip geçenden sonra “arabesk” benim gençliğimin fonudur. Orhan abim de fena damar yapar ha…   

Hata insana özel bir şey deniyor ya, ha işte ben de ondan biraz bahsedeceğim. Sonuçta biz de hata yapıyoruz. Bunu yazarken bile hata yaptık... Hatayı “biz”e yükledik yine. Oysa hatayı yapan”ben”im…

Son yazımda Çanakkale seçimlerine yönelik; 3-1 ya da 2-2, CHP ve MHP milletvekilliklerini paylaşır diye öngörümü yazmıştım ya… İşte son hatam bu… HDP de 1 tane çıkarır. CHP iki yapar. MHP bir yapar… Hatayı düzelttik! Tabii seçim olursa…

Sonra eski Başbakan, yeni seçilmiş Cumhurbaşkanını dinlemedim. En az beş çocuk değil, onbir çocuk yapmalıydım. Oysa bende bir çocuk var. Takım kurmak değil amaç, 2030 seçimlerini hedefleyecektik. Daha müreffeh bir Türkiye için… Vizyon hatası yapmışım! Oysa memleket bana katlanamıyor, bunca “Başol” kopyasına nasıl katlanacaktı? Buradan bakınca hata gibi dursa da sanki pek hata değilmiş gibi…    

“Üç beyaz” da yaptığım hataların başında geliyor… Bu mevzuyu kısa keseceğim J
Siyasi tercihlerim külliyen hata! İnsan 15 yaşından beri azınlıkta olur mu? Oluyor işte… Örnek “ben…”

Nevzat Çeliğin şiiriyle karşılaşmak da bir hataydı ama insanın sevmediği(!) ot burnunun dibinde bitermiş ya…

“Çok olmadığımız kesin  / çok olan tarafta değiliz / çok olan tarafta olmayacağız / türkiye´de kürt olacağız / kürtlerde ermeni / ermenilerde süryani / gidip almanya´da türk olacağız / hollanda´da surinamlı / fransa´da cezayirli / İran´da azeri / Amerika´da zifiri zenci olacağız / çoğalan zenci de mutlaka kızılderili / İsrail´de filistinli / köpeğin karşısında kedi / kedinin karşısında kuş olacağız / kuşun karşısında börtü böcek / hakemler hep karşı takımı tutacak / ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı / çiçeklerden kamelya olacağız / az kolumuzun tarafında / solda olacağız...”

Başka da hatam varsa, hata yaptıklarımdan özür dilerim…

Hepsi bu!

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…

NOT: Hakan Vural’ın yaptığı açıklamanın altına imza atarım… “Bu toplumdaki bazı STK'lardaki önyargıya bir kaç gönderme yapmak istiyorum” diyen Vural, “Maalesef bazı STK'lar milletvekili adaylarıyla programlar yapıyorlar ve üç partiyi davet ediyorlar. Böyle bir şey demokraside yok.”

Ben Sayın Akarsu’nun yerinde olsam Ankara’ya gidecek milletvekillerini dümdük kendim belirlerim. Hem de yüzümüze karşı ama içinden demeli…

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Güm Güm Haziran…

1 Mayıs’ın üzerinden beş gün geçti, tutuklamalar sürüyor… AKAPE’nin gümbür gümbür gidişatının sesleri bu; “güm güm haziran!” sloganında vücut buluyor… Baskılarla bu iş olsaydı Franco hala iktidardı. Hukuksuzlukla bu iş olsaydı Augusto Pinochet hala iktidarını sürdürüyordu. Polis devletiyle bu iş olsaydı Batista Küba halkına yalanlar söylemeyi sürdürüyor olması gerekirdi...

Hepsi gitti… Tarih, onların insanlığa yaptıklarını anlatan kocaman bir arşivdir… Sonuçta gidiyorlar. Konuşmaya bile değmez!

Ama CHP’yi konuşalım…

Sayın yetkili; tak tak tak! Kimse var mı? Hu-huuu… Ses? Yok! Seçim falan mı ertelendi de kocaman bir sessizlik çöktü üstünüze.

Biraz kıpırdasanız üç milletvekili göndereceksiniz. Diğerini de MHP gönderir… 3-1 ya da 2-2 olur… CHP, MHP vekillikleri paylaşır. Ama biraz gayret gösterin! Ortada bir il yönetimi yok! Nasıl olacak…

Zaten delege bazlı ön seçimlerinden sonra iyice kayboldular… Hadi il başkanının durumu belli. Vefa borcunu adayını 5. Sıraya yükselterek ödedi. Peki, ama yönetim nerede?
Önümüzde bir ay var… Bu il yönetimiyle bu seçimlere gidilmesi mümkün değil. Adayların bu tavrıyla da olması mümkün gözükmüyor.

Muharrem’i facebook olmasa seçim satında görmeyeceğiz. Bülent Öz’ü en son delege bazlı ön seçimde hesap yaparken görmüştüm.

Bak, Ahmet Küçük çok gayretli… Sabahları ne zaman interneti açsam “günaydın” başlıklı bir facebook banerı görüyorum. Elinden geleni yapıyor. Öyle çalışıyor yani…

Ali Sarıbaş, normal… Olmaması çok daha iyi… 

Dalga geçer gibisiniz… Sanki şaka programında kurban rolünde gibiyim! Bütün koşullar CHP’ye hizmet ediyor ama CHP ortalıklarda görünmemeye çalışıyor. Gayet itinalı davranıyor…

Umarım bu yazı Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun eline geçer. Buradaki gerçekleri bildiğini sanmıyorum…  

Duyduğunuz bu ses bir dönemim gümbür gümbür bittiğinin sesidir! Aynı zamanda yeni bir çağın başlangıcıdır…

Güm güm Haziran!

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…


NOT: Vatan Partisi basına “Üç Fidanı Saygıyla Anıyoruz” başlıklı bir yazılı basın metni dağıttı. 6 Mayıs’ın yıl dönümünü anacaklar… Denizlerin idamına “evet” oyu vereni milletvekili adayı olarak gösteren Vatan Partisi’ni kutlarım. Hem idamları desteklemek, hem de saygıyla anmak sadece bu coğrafyanın akıl tutulmasıdır.