Gençler aralarında tartışıyor… Biri; “Öyle deme. Sağ hemen bir araya gelip anlaşıyor. Sol ise hep kavga hep
kavga…” Diğeri: “Öyle ama…”
dedikten sonra bunun nedenlerini anlatmaya çalışıyor… Yanlarından ayrılıyorum.
Çanakkale’nin tanıdık sokaklarından ‘merhabalaşarak’ geçiyorum. Omuzumda her
zamanki gibi makine var… Kalabalığın arasından onu bir elimle koruyarak
yürüyorum. Kafamda az önce tanık olduğum cümleler… Kendimle kavgalar…
Sol, tartışır…
Solun kültüründe körü körüne inanmak yoktur… Tartışma işin
temeli! "Yüz çiçek açsın, bin fikir
yarışsın". (M. Zedong) Tartışma kültürü solun olmazsa olmaz temel
özelliklerinden biridir. Tartışır çünkü tek adamlık, örgüt içi despotizm
yoktur. “Demokratlık” bir yaşam biçimidir.
Sağ, tartışmaz… Yapar!
Tartışması için de bir neden yoktur. Her şey görünürde tıkır
tıkır işliyordur. İşliyordur çünkü ortak payda, ortak çıkarlardır. Slogan da “Hepimiz
kazanalım, kardeş kardeş götürelim…”dir. Götürülür de… Kesintisiz ve sürekliyse
bir sorun yoktur. Yani günümüz deyimiyle sürdürüle bilinirse tadından yenmez! Bu
“götürme” sistemi öyle görüldüğü gibi çok da sağlam değildir. Tıkandığında işin
rengi de değişir…
Götürmenin rengine göre sistem kendini “Liberal,” “demokratik,”
“barışçıl,” “çoğulcu” gibi tanımlayabilir. Siz de bunu yersiniz! Ne zaman “götürmede”
sıkıntıya girilir, paylaşılan “mal” daralır, yukarıda saydığımız o güzel
kavramların yerini; “faşizme” bırakmaya başlar…
Aslında “liberalizm” de “faşizm” kapitalizmin kardeş
kavramlarıdır. “Götürme”nin durumuna göre hangisinin öne çıkacağına siz karar
vermezsiniz ama sizin de onaylayabileceğiniz ortamlar hazırlanır.
Ortam hazırlamada kullanılan temel argümanlar da pek
değişmez! Din ve Vatan, millet edebiyatıdır. Biri tutmazsa diğeri, olmadı ikisi
birden devreye sokularak kamuoyu yaratılır. Sistemin sürdürülebilirliği
sağlanır. Daha doğrusu birilerinin götürebilmesi güvence altına alınır…
Sol bu arada ne yapar? Tartışır… Sürekli savunmadadır… Sanki
iktidarda hep kendisi varmış gibi sistemin tüm günahlarını sırtlanmaya çalışır.
Mevcut durumu bir türlü kabul etmez! Hala “demokrasi,” “barış,” “özgürlük,” “birlikte
karar verme” gibi zor zanaatlarla uğraşır… Uğraşmalıdır da… Sistemin denge
unsurudur. Az buçuk demokrasi varsa bu toplumun, insanlarımızın karakaşından,
kara gözünden dolayı değildir… Solun varlığındandır… Varlığım varlığına armağan
olsun tarzı yani..
Felsefe temel ayrılıklarıdır! Sol materyalisttir, sağ
metafizik gibi durur… Evet, sağ kitleleri peşinden sürükleyebilmek için
kullandığı “felsefe” hayat biçimi budur… Bunlarla ikna etmek kestirmeden
kolaydır. Toplumsal mimaride böyledir ama iş toplumu yemlemeye geldiğinde
kullanılan yöntemler, araştırmaların, bilimin bulgularıdır.
Kendisini yenilemek için solun beynine ihtiyaç duyar ve
yaptığı tüm bilimsel tezgâhlarda da materyalist felsefeyi kullanır. Lakin
toplum mühendisliğine sıra geldiğinde ulvi dünyanın kapılarını ardına kadar
açar ve orayı cazibe merkezine dönüştürür. Kullandığı bilimsel yöntemlerden
dolayı da başarılıdır… Başarısı, bilimdir…
Sol bilimsel bulguları hayat biçimine bir türlü
dönüştürememiştir… Her fırsatta bilim falan dese de yaşam anlayışının bilimle
falan ilgisi yoktur. Sadece varmış gibi yapar… İşçisi olmayan memlekette “sosyalizm”
gibi uzaysal kavramlardan bahseder… Sömürünün en yoğun olduğu günlerde “emek” cümlesi
aklına gelmez… Getirttirmezler! Sucu da böylelikle başkasına atarlar... Pek güzel bir durum :)
Sağ, toplum mühendisliğine bakarken bilimsel, söylemi “din”
ve “hamasettir” dedik ya… Solunki de bilindiği gibi “+ değerdir”… İnsanları;
ırkına, dinine, diline, rengine göre tasnif etmez! Bundan dolayı K. Marks “Dünyanın
bütün işçileri birleşin” demiştir… Yoksa laf olsun diye ya da canı sıkıldığı
için dememiştir…
Bu mevzu daha uzar gider… Bakalım nereye gidecek…
Hayata!
-geMici-
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…
NOT: Uzun bir tatil oldu… Tatil başladığında palamuttun
çifti 10 lira, lüferin kilosu 75-80 liraydı. Kurban bayramının etkisiyle olacak
balık oldukça ucuzladı. Lüferin kilosu 25 liraya kadar indi. Daha da inecektir.
Gelen haberlere bakılırsa bu sene bol bol balık yeme şansımız var… Lakin bu tür
haberlerle başlayan balık sezonlarının sonunda geçmişe dair balık öyküleriyle
gelip geçer, balığı kavakta görürüz… Umarım bu sene farklı olur palamutta
başımıza gelen lüferde de gelir…