31 Temmuz 2014 Perşembe

Müdür...

İl Kültür Turizm Müdürlüğüne Kemal Dokuz atandı. Oysa lanse edilen müdür Mahmut Akkuş'tu. 657 sayılı devlet memurluğu statüsündeki yere bakanlık birisini ataması gerekiyordu, atadı...

Hepsi bu! Ama değil... Basında "duyumlara" dayalı bir çok haber çıktı. Mahmut Akkuş'un arkasında Mehmet Daniş'in büyük desteği olduğu yazıldı. Ama destek Ankara'da işe yaramamıştı. Yerel seçimlerde kaybeden Daniş'in yıldızının söndüğü iddia edildi. Söylenti bu... 

Peki, Kemal Dokuz'un arkasındaki destek kimden? Cevaplanması gereken soru bu!
Kemal Dokuz, bir dönem önce Eceabat Belediye Başkanıydı... Kaybetti! Sokakta mı kalsın... Bir müdürlük yakışır diye düşünülmüş olacak ki, müdür oldu. Bence hiç bir sakıncası yok! Gökçeada Belediye Başkanlığını kaybeden Yücel Atalay'da Gestaş'a müdür oldu...  Sonuçta buraları atamayla gelinen koltuklar... Her şey yolunda yani...

Daniş, yerel seçimleri kaybetti diye neden gözden düşsün ki? Seçimi kaybedenlerin müdür yapıldığı bir yerde güç kaybından bahsetmek Daniş'e haksızlık olur.

Süleyman Erte ve Alaattin Özkurnaz seçim kaybetmediler. Belediyelikleri kapatıldı. Bu notu da bir yere not edin... Çünkü bu arkadaşlar yanlış partide belediye başkanlığı yaptılar. Doğru yerde olsalardı şimdi "müdür"düler...

Bayram boyunca atanan ve atanmayan müdürü tartıştık. Sonuçta adı üstünde "müdür" ve "atama" Neyi tartışıyoruz anlamıyorum ki? Tartışmamız gereken ÇTSO başkanı... Sizin oylarınızla seçilen bir makam! Tartışacaksanız Bülent Abimi tartışacaksınız!

Can Algönül; Temmuz toplantısında sormuş soruyu: “Bir önceki meclis toplantısında odamızdan da en az yüzde 1 pay alarak kurulacak olan Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Başkanlığının kurulacağını söylemiştik. Ancak odamızın yanı sıra, Çanakkale Belediyesinin, Valiliğin temsil edilmediğini, koordinasyon kurulunda yer almadığını söylemiştik. Bu süre içerisinde Bakanlığa gönderilen tasarıda değişiklik yapılarak Çanakkale Belediyesi ve İl Özel İdaresi koordinasyon kurulunda temsil hakkı elde ettiler. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu tasarıda değişiklik hazırlarken odamıza da yönetim kurulunda yer almak isteyip istemediğimize dair bir taslak metin gönderilmiş. Benim merak ettiğim yönetim kurulumuz bu süre içerisinde bu taslağı inceleyip Odamızın koordinasyon kurulunda söz sahibi olabilmesi için bir girişimde bulunmuş mudur? Bir girişimde bulunulmadıysa bunun sebebi nedir”

Cevap mı? Cevap kısa ve net... "Gerek duymadık. Zaten GMKA'da temsil ediliyoruz da ne oluyor. Bizi takan mı var" cinsinden bir yanıt...

ÇTSO, 20 bin lira başkanlığa para verecekmiş, temsiliyeti gerek görmemiş. Babasının malı ya ondandır! Gerekçesi daha vahim! "GMKA koordinasyon kurulunda da odamız temsil ediliyor, altı ayda toplanıyoruz ve hiçbir faaliyet gösteremiyoruz." Valla ayıptır... Yetki verilmez alınır! Konuşmayın! Yazın... İstifanızı yazın da ÇTSO'nun haklarını koruyacak. Kenti temsil edecek bir yönetim seçilsin... Mert olmak lazım :)

İl Kültür ve Turizm müdürünün kim olduğunu kentli bilmez. Umurunda da olmaz. Biz oturduk müdür tartışıyoruz...

-geMici-

gemici@yandex.com


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR... 

25 Temmuz 2014 Cuma

"Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmek..."



Türkiye'yi seviyorum... Her şey mükemmel... Gerektiği gibi gidiyor. Gücü eline geçiren kuralları da koyuyor. Anayasayı değiştirsek ne olacak? Dünyanın en kaliteli anayasasını yapsak, altında TSE yazacak! Ayrıca anayasayı takan mı var? Yeni anayasa pek mi mükemmel olacak? Olsa da olacak, olmasa da olacak!

"Güç bende! Anayasayı öpeyim!" anlayışı son 45 yılın genel kuralı... Denizleri astılar, anayasa vardı. Anayasaya uydurdular oldu! Suç: "Anayasayı tağyir, tebdil ve ilga etmek..." Ne anlama geldiğini -bugün- bilen sayısı nüfusumuzun yüzde beşi ya vardır ya yoktur. Fazla mı söyledim acaba?

Asan anayasa... Asanlar yırttı, iyi mi?

12 Eylül oldu... Anayasa rafa kalktı... Astıkları gencin sayısı belli değil... Arama motoru "google" bakıp da bana rakam söylemeyin... O rakamlar bilinenler! İlle asmaları gerekmiyordu. Bir çokları işkence tezgahlarında kaldı! Ortada bilinen bir rakam yok! Yok ettikleri kuşağı saymıyorum bile...

Anasını satayım ile anayasa arasındaki fark; harflerin yer değiştirmesi... Kafiye güzel!

Derin devlet enseden sıkıyordu, bunlar kendi hukuklarından sıkıyor... Sonuçta olan sıradan "bize..." "Tarih, yakılanların yaktığıdır" diye bir cümle okumuştum bir yerde. Doğru... Hala hukuku tartışıyoruz...

Olsaydı iyiydi de olmayan bir şey hakkında ne çok laf sarf ediyoruz...

"Cadı avı" güzel bir tanımlama... Sırası gelenin söylediği bir cümle gurubu. Hepsi bu! Ne içi dolu, ne de toplumda vücut buluyor... Havada sallanıyor. Ülkemin gerçeği! Yananların tarihi sürüyor... Yakanlar değişiyor.

"Hukukhepimize lazım..." Son yıllarda en çok yazılan, üzerine konuşulan konu. Hemen hemen her üniversitede bir hukuk fakültesi var. Belki de dünyada en çok hukuk insanı bizde... Hukuk? Yok!

Her iktidar kendi hukukunu(!) yaratıyor.
"Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun." Freud

Çok yalnızlaştırıldık. Düşünmeyi, düşünme sistematiğimizi kaybettik. Merkezdeki insanı kaybettik. Doğruyu, adaleti, özgür insanı, bilimi, sanatı kaybettik. Bütün bunlar yok olmaya başlayınca zaten adalette kendiliğinden silinip gidiyor... Çölleşiyoruz!

Az gelişmiş ülkelerde iktidarlar istedikleri zaman istedikleri suçu yaratabilecek yetenekleri vardır!

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...

NOT: Çanakkale'de 2000 dönüm arazisi olan hiç bir arkadaşım, tanıdığım, uzak da olsa bir hısımım, köylüm yoktur. Bu cümleye en çok üzülecek olan da oğlumdur :)

Şimdiden iyi bayramlar...

24 Temmuz 2014 Perşembe

"Seçim arifelerini seviyorum..."

 
Her mevsim seçim olsun! Yaz, kış, sonbahar, ilkbahar... Yetmez! Her ay olsun! Ne zaman seçim olsa arifesinde köye taş döşüyorlar. Seçim de olmasa köye gelen olmayacak.
Özleyeceğiz...
 
Seçim arifesi diye bir şey iyi ki var...  Köye taş döşediler. Yerel seçim öncesi köyün bir kısmı bitmişti. Şimdi bir kısmı daha bitti. Geriye kaldı diğer kısmı. Özlemle genel ya da erken seçimleri bekliyoruz. Ana yolla köy arasının asfaltı yapılır umarım... "Yo, biz hemen, şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi onu da yaparız" derlerse hayır demeyiz... Buyurun yapın... Hatta, sahille ana yol arasını da yapın. Sıcak asfalt isteriz...
 
Hitler faşizmi 20 milyon insanın canına mal oldu. 6 milyon suçsuz Yahudi, Çingene çoluk çocuk toplama kamplarında yok edildi. Savaş insanlık suçuydu, bu suç işlendi. Şimdi aynı şey Filistin'de oluyor... İşlenen insanlık suçu! Bugün Yahudilerin Filistin'e yaptığı fiili durum yüzünden Hitler kutsanamaz! Her ikisi de işlenmiş bir "insanlık suçu"dur...
 
500 küsur kişi ölmüş Amerika açıklama yapıyor; "İsrail kendini savunuyor." Bu nasıl savunmaysa...
 
IŞİD daha iki ay olmadı Musul ve çevresini işgal edeli, 6 bin kişiyi kurşuna dizdi ses seda yok! Kafalarla top oynandı, yolda giden arabaları taradılar ses yok! Tabi ki Filistin'le karşılaştırmıyorum ama IŞİD gerçeğini de unutmak istemiyorum...
 
Ateş gittikçe harlanıyor... Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün, Filistin... Türkiye uzak (mı?)
 
Bütün bu olan bitenin yanında seçimlere gidiyoruz. Demokrasi işte bu! Ver oyunu kurtul! Kurtula bilirsen kurtul... Tüm hayat seçimlere endekslendi. 11 Ağustosta ne olacak göreceğiz...
 
Ben 11 Ağustosu merak etmiyorum aslında... Ne olabileceğini her koşulda görebiliyorum. Büyük bir olasılıkla benim gördüğümü siz de görüyorsunuz. Hayatı ona göre kurguluyorsunuzdur.
 
Asıl mesele yaşadığımız ülkede demokrasiyi, insan haklarını, hukuku nasıl hayata geçirip geçiremeyeceğimiz gerçeğidir. Gerçeklerle hayat arasındaki fark çok kısa...
 
Bektaşi'ye; "Sen şaraptan anlarsın. İki testi şarap var. Bunlardan hangisi iyidir, bir bakıver" demişler. " Bektaşi; "Tabi" demiş. "Benden daha iyi bunu tespit edecek kim var?"
 
İki testi şarap gelmiş... Birinci testiden bir bardak doldurmuşlar. Bektaşi içmiş. Daha kadehi masaya koymadan ikinci testiyi işaret etmiş. "İyi şarap bu!" demiş... "Yau be adam. Daha ikinci testideki şarabı içmedin. Nasıl olur da daha iyisi budur dersin"
 
Bektaşi, buruşan ağzını silip, birinci testiyi gösterip; "Hiç bir şarap bundan daha kötü olamaz!" demiş...
 
Bazen tercihlerimiz bizi yaratır ya da yok eder...
 
-geMici-
 
gemici@yandex.com
 
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Sınırlar bir kez daha çizildi!

 
1919 yılında çizilen Ortadoğu sınırları şimdi tekrar çiziliyor... 100 yıl dolmadan sınırlar eskimiş. Bence tüm sınırların kalmasında bir sakınca yok! Kağıt üzerine çizilmiş çizgilerin insan doğasıyla hiç bir ilgisi yok...
Eğer doğal olsaydı hala Orta Asya'nın bir yerinde yaşıyor olurduk. Orta Asya karnımızı doyur(a)mayınca kalkıp Anadolu'ya gelmişiz. Durmamışız... Sürekli açız! İleriye devam etmişiz. Viyana kapılarına dayanmışız. Beceremeyip geri dönmüşüz. Anadolu'da yaşamaya devam etmişiz.
1960'larda Almanya'ya 70'li yılların sonunda Libya'ya, 1989 sonrası da dağılan Demirperde ülkelerine dağılmışız. Sürekli hareket etmişiz... Hiç bir sınır bizi durdurmayı becerememiş.
"Avrupa vize koyduysa Uzak Doğu var" deyip yollara dökülmüşüz... Orta Afrika, Latin Amerika sanki komşumuz.
Para küreselleşmiş, iletişim küreselleşmiş, ulaşım küreselleşmiş ama insanlar sınırlara hapsedilmiş... Burada bir gariplik olmalı...
Avrupa kıta içinde sınırları kaldırırken, kıta sınırlarını neredeyse surlarla çevirecek. Yaşlı Avrupa tırsıyor... Kendini emniyette hissetmek istiyor. Her şey küreselleşirken, korkunun Avrupa sınırlarının dışında kalması mümkün olmuyor.
Suriye'deki iç savaş Suriye'de kalmıyor... Irak'taki iç savaşın Irak'ta kalmayacağı gibi... Çünkü sınır dediğin kağıt üstünde. İnsan, olağan üstü durumdayken toprak üzerindeki sınırı görmüyor...
İsrail, Avrupa gibi sınırlarını hayali duvarlarla değil, hakikaten gerçek duvarlarla çeviriyor... Her fırsatta Filistinlileri vuruyor. Haklılık aramıyor... Görünürde aramız bozuk, ticaretimiz dört kat artmış... Hangisi doğru?
Sınırlarımızın yanındaki yangını sınırlarımızın dışında tutmak mümkün olabilir mi? Sanmıyorum...
Bizim bilmediğimiz ama direk bizi ilgilendiren, bizim hakkımızda dünyanın bir yerlerinde kararlar alınıyor. Uygulanıyor... Bize de seve seve uymak kalıyor. Zorunluluklar yaratılıyor. Komplo teorilerinden bahsetmiyorum... Son 34 yıla bir bakın; manzara gittikçe netleşiyor...
Sınırlar tekrar çizilirken beyinlerimizdeki sınırlar nasırlaşıyor. Beyin körlüğünün doruklarına ulaşıyoruz.
Birilerine hakimiyet alanı yaratacaksan önce sınırları çiziyorsunuz! İster çalakalem, ister cetvelle. Sonuçta hiç bir şey fark etmiyor. Sınırları belirledikten sonra "burayı sen sömür" diye efendiler atıyorlar. Herkes payına düşeni yönetmeye başlıyor. Arada sırada har gür çıkıyor tabii ama bu da "karşı kıyıya geçelim atlara yonca biçelim" hırsı. Dibindeki yoncayla yetinmiyor çünkü... İlle de kankasının yoncasından da götürecek! Sonuç dünya savaşı!
Yangın, sınırlarla sınırlı olmuyor. Hava ısınıyor... Sıcak dalgası güneyden hızla yaklaşıyor! Bekliyoruz...
Düşüş çok hızlı olacak! Tutunun!   
-geMici-
gemici@yandex.com
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...
NOT: Elinde dosyalarla bana geldi! "Bak şu Serdar'ın yaptığına işçilerini üye yapıp delegeleri avucunun içine aldı." dedi... Hakikaten de elinde kalın bir dosya vardı. Göz atınca her şey ayan beyan ortadaydı. Yazdım tabi ki... Sonra görevden almalar falan filan. Sonra bir baktık ki, Serdar'la yan yana... 30 mart geçti şimdi tekrar çark etmiş! Helal olsun! Omurgalı yaratıkları severim...
"Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar."  Uğur Mumcu
İstifa, onur demektir...

Torbada 150 var...

 
Her şey var... Memurlara müjde var mesela. İdare mahkemede kazansalar da idare mahkemenin kararlarını yürütme iki yıl içerisinde uygulayacak. Eskiden bir ay içerisinde kararı uygulamak zorundaydı. Hayaldi hakikaten gerçek oldu!

Belediyelerin tahsislerini genişleten madde tartışmalara neden oldu. Bence tartışılacak bir şey yok aslında. Değişiklikle, belediyelerin sağlık, eğitim, sosyal hizmet ve turizmi geliştirecek projelere ücretsiz taşınmaz vermesinin yolu açıldı. Madde bugüne kadar, sadece arsalar için uygulanabiliyordu. Kimsenin de aklına gelmemişri TURGEV'in aklına geldi. Hayaldi bir hayal daha gerçek oldu!
 
 
Seydişehir Eti Alüminyum, Kuşadası Limanı, Çeşme Limanı, SEKA Balıkesir özelleştirmesi ile TÜPRAŞ’ın yüzde 14,76 hissesinin satılması için bir madde eklendi. Üzerinden 5 yıl geçen özelleştirmelerde yargı kararları uygulanmayacak. Hukuk dediğimiz böyle bir şeydir. Hukukta da her şey gerçek oldu! AKP Çanakkale milletvekilleri hukukçudur. Sizden de ben den de iyi bilirler... 
 
Bu yasanın çıkma nedeni SOMA'ydı... Yaşam odaları AKP oylarıyla toptan red edildi.
 
İşte torba yasanın yıldız: "Belediyelere teleferik izni" Özgürlük parkı ile Kangırlı arasında teleferik hattı kuralım. Özgürlük parkını da yine teleferikle ikinci kordona bağlayalım!
 
"Meralar da inşaata açalım" diye tartışıyorlardı ki, bir de baktık torba yasanın diplerinde yerini almış. Zaten hayvancılığı bitirmişler yeni tür bir besiciliğin önünü açmışlar... Bırakın her yer betonlansın! Her yer rant kapısı olsun!
 
Ekolojik denge açısından önemli olan meralar da yapılaşmaya açıldı. Verilen önergeye göre 14.8 milyon hektar büyüklüğündeki meralarda, alternatif olmaması durumunda kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri yapılabilecek. Tarında beton hayaldi şimdi rant oldu!
 
İnternet yasasına da rötuş... Bilmiyorum ne olduğunu! Yakında görürüz!
 
Kiralık memurluğa vize. Kamuda memurların yaptığı işler için de ihaleyle hizmet alınmasının yolu açıldı. Memurlar da taşeron olacak! Şaka gibiydi şimdi gerçek oldu!
 
Adliye çalışanına fazla mesai. İş yoğunluğu fazla mahkemelerde göre yapan memurlar için fazla mesai hakkı tanındı. Ancak fazla mesai ödenecek personel sayısı, mahkemelerde görev yapan personel sayısının yüzde 10’unu geçemeyecek. Mübaşirler yaşadı! Yük onların üzerinde!
 
Patronlara kasa affı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “25 Aralık soruşturmasında adı geçen işadamlarının kurtarılmak istendiği iddiaları var. Sırf bu algı için pakette olmaması daha doğru” dediği kasa affı, komisyondan aynen geçti. İşadamlarına kolaylık sağlanmış oldu. Hayaldi Sarraf oldu!
 
SGK primi ve vergi borçlarına af. Araç muayenesini süresinde yaptırmamış olanlar, ödenmemiş gümrük vergileri, para cezaları, mecburi hizmet karşılığında yurtdışına gönderilen ancak bu hizmeti yerine getirmeyen öğrencilerin borçları, SGK prim borçları, vergi borçları af ve yeniden yapılandırma kapsamına alındı. Acaba eksik primleri ödeyecek miyiz?
 
Torbada 150 madde var... Hangisini yazsam diğeri kızacak! Bunlarla idare edin! Tutun bir milletvekilini 150 maddeyi say deyin sayamaz! Ben nasıl sayayım...
 
-geMici-
 
gemici@yandex.com
 
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...

“Ekmek için Ekmeleddin”

 
Bu “Ekmek için Ekmeleddin”in bizim bilmediğimiz bir psikolojik alamet-i farikası vardır umarım. Tersini düşünmek bile istemiyorum. Umarım kampanya dahilinde “ekmek” dağıtmazlar…
Cumhurbaşkanı seçimlerine başbakan sloganıyla girmek ne kadar doğru, anlayabilmiş değilim…
Kampanyanın temel sloganı; “Sevgiyi Ekmek için, Bolluğu Ekmek için, Ekmek için Ekmeleddin” Tekerleme gibi… BB’na CB’nın işi yol yapmak mı diyeceksin, sloganın “Ekmek için Ekmeleddin” olacak. Akıl tutulması gibi…
BB’nın adaylığı açıklandıktan sonra yaptığı “demokrasi ve AB” vurgusu yapması gibi bir şey… Yok öyle değil! Ekmel beyin sloganı icraatın başına geçecek gibi hazırlanmış… BB’nınki bambaşka bir şey. Yaptıklarıyla söyledikleri arasında hiç bir benzerlik yok! Taban tabana ters…
Ekmel bey herkesten oy istiyor… CHP’den istiyor, MHP’den istiyor, AKP’den istiyor, HDP’den istiyor… Birleştirici, eşitci, tarafsız, dış politikada usta, hukuğun üstünlüğü ve muhafazakar vurgulu bir çizgide ilerliyor. 10 Ağustos’ta sonucu göreceğiz…
İlk turda herhangi bir adayın kazanacağını düşünmüyorum… Tabi seçmen sandığa giderse. Sandığa gitmeyenler diye bir parti olsa iktidara gelir. İkinci turda ne olur bilmem!
Ekmel bey, Erdal İnönü’nün sağdaki iz düşümü gibi… Sessiz, sakin ve bilim insanı duruşunda. Erdal İnönü’ye “yumruğunuzu masaya vurun. Biraz sert yapın” dendiğinde olanları hatırlarsınız… Bir bilim insanı da ancak masaya böyle vurabilirdi. J Sosyal Demokratlar, Erdal beyi asla omuzlarının üzerine alamadılar. Ekmel Bey’de omuzlara çıkacak bir insana benzemiyor…
Memleketin ihtiyacı olan iki temek şey var: Hukuk ve Demokrasi… Bütün endişemiz bu! Bunda da haksız sayılmayız… Gezi Direnişinde ikisine de tanıklık ettik. Siyasi davaları “canlı” izledik. Hukuksuzluğu gördük. Son 12 yılda demokrasimizin nasıl budandığına tanık oluyoruz.
Hiçbir şey gizli saklı değil… Herşey aleni… 76 milyon bir adamı doyuramadık! Eh, biz doyuramayında “Ekmek için Ekmeleddin” sloganı da kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Ekmel bey sakin… Sakin atın çiftesi pek olur… Bekleyip göreceğiz!
-geMici-
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…
NOT: CHP, yerel seçimlerde uyguladığı taktiği CB seçimlerinde de uyguluyor. Tek fark ilk konuşmayı Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın yerine Merkez İlçe Başkanının yapması. Eh onun da siyasi birikimi, politik öngörüsü bu kadar. Ne bekliyorsunuz ki… İl başkanı “Çanakkale Gündem”e yaptığı açıklamalardan sonra çok yorulmuş olacak ki, ortalarda yok. Gören olursa 10 Ağustos’ta seçim olduğunu söylemeyi unutmasın! Yo, bir şey yapması için değil, oyunu kullansın bari…
Esas sorun yurt dışı oylarında… 2 milyon 806 bin 114 kişi oy kullanacak. Oylar 54 ülkede kullanılacakmış. Sonra sandıklar yüksek seçim kuruluna getirilip Ankara’da sayılacakmış. Yanlış mı anladım acaba! “Kapalı oy, açık sayım” ilkesine ne oldu! Onu da mı gömdünüz…

Saat 22 sendromu...

 
Türkiye gittikçe muhafazakarlaşıyormuş... İddia bu! Sonuna kadar katılıyorum... Nüfusu ne kadar olduğu bilinmeyen koskoca turizm, süpermega, sermayenin başkenti İstanbul'da Büyük Şehir Belediyesi ve AKP'li belediyelerin hiç bir sosyal tesisinde bırak alkollü içki satışını hacı misi dışında limon kolonyası bile yok!
 
12 yıllık AKP iktidarının bu başarısı önemli... İyi düşünülmesi gereken ve tespitler çıkarılması gereken bir durum.
 
Son meclis toplantısında AKP'li üye içki içilen (sadece bira var) Özgürlük parkındaki mevcut durumu özetleyip, kendince örnekleyip bira satışının yasaklanmasını istedi. Bu zeka parıltısına sormak gerekir;
 
Bir; İçki içmek, hırsızlıktan daha kötü bir şey midir?
 
İki; 30 Mart seçimlerinde hangi partinin afişlerinde rakı reklamı yapılıyordu?
 
İnsanlar siyaset yapacağım ayaklarıyla ne dediklerini hakikaten farkında değiller. Bu konuda konuşacak en son kişi kendisi olmasına rağmen "siyaset" adına ısrarla lafı içkiye çekmeye çalışıyor...
 
1994 seçimlerinde İstanbul Beyoğlu ilçesinde meyhane meyhane dolaşıp oy isteyen Refah partililer "biz kimsenin hayat biçimine karşı değiliz. Siz keyfinizi yapın yeter ki bize oy verin" propagandalarıyla oy isterken işin 2014 yılına geleceğini zaten biliyorduk! Yalan rüzgarları takiyeyle yarışıyordu! Reytingler takiye çıktı! Saat 22'den sonra açık bayiler yokmuş gibi yapıyor...  
 
Çanakkale'yi rakılı afişlere rağmen en büyük farkla kaybettiniz. Yanlışlıkla kazansaydınız Çanakkale'yi ne hale getireceğinizi kentli biliyordu. Hiç üzülmeyin önümüzdeki dönemde de yerel iktidarda yoksunuz! Bu söyledikleriniz yerel kanallarda kayıt altında. Hepsi arşivde... Hepsi kent belleğinde!
 
Hepsi satır satır kayıt altına alınıyor... Aradan beş yılda geçse, elli yılda geçse  arşivler orada... İnsanlar unutabiliyor da arşivler unutmuyor...
 
Bu ülke "Kış Uykusu"nda... Ama şimdilik kaydıyla... Film devam ediyor. Kışın sonu Bahar.... Bu film sadece bir Çanakkaleli çekebilirdi, öyle de oldu! Nuri Bilge Ceylan'ı kutluyorum...
 
İnsanın bu sistem içerisinde nasıl körleştiğini, nasıl insanı kaybettiğimizin öyküsünü 3 saat 16 dakikada özetliyor...
 
Görmenizi öneririm...
 
İnsanı kaybettiğimiz coğrafyada körlemesine yaşıyoruz...
 
-geMici-
 
gemici@yandex.com
 
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...   
 
NOT: İhsanoğlu, Anıtkabir'den başladı. Demediklerini bırakmadılar... Derin devletin adamına kadar işi götürdüler. Düşünsenize; bir de Samsun'dan başlayıp, Erzurum'da devam etseydi ne derlerdi? Düşünemiyorum bile... :)
 
Cumhurbaşkanlığı sürecinde daha çok şeye tanık olacağımız kesin... Siz esas milletvekili seçimlerine bakın! ODTÜ'lülerin pankartında dediği gibi: "Tam AB'ye gireceğiz, Bir gülmek tutuyor..." 
 
Şu alan kılavuzları hakkında biri çıkıp bir çift laf etsin. Benim huzurum kaçıyor... Tam 700 kişi!

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Büyük Gazetecilik Olayı

 
Gündem gazetesi yılın gazetecilik olayına imza attı. Bu güne kadar suskunluğuyla eleştirdiğimiz Çanakkale İl Başkanı Hamza Karagöz sonunda patladı ve tam iki sayfa Gümdem Gazetesine röportaj vermiş.
 
İçerik olarak oldukça tatmin edici bir röportajdı. Ben sonuna kadar okudum. Anlaşılan şu ki, Hamza Karagöz uzun suskunluğunu bozarak politik öngörülerini, siyasi analizlerini kamuoyu ile paylaşmış... Helal olsun! Röportajı verene de röportajı yapana da...  
 
Röportajı Gündem Gazetesi bulursanız mutlaka okuyun...
 
Benim anladığım şu: Önümüzdeki günlerde Çanakkale'de siyasi hareketlilik hiç olmadığı kadar hızlanacak. Her konuda açıklamalar birbirini izleyecek. Mevziler doldurulacak. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde yüz başarı sağlanacak ama hangi yönde olacağı daha pek netlik kazanmış değil...
 
Okuyun derim... Yalnız benim anlamadığım tek şey İl Başkanlığına devam edip etmeyeceği. Bu konuda bir açıklama yok. Ne yalan söyleyeyim iki sayfalık açıklamada bu konuda tek bir ipucu göremedim. Hatta satır satır okudum ki, satır aralarını atlamayayım.
 
Çanakkale gündemine bomba gibi düşen Çanakkale Gündem Gazetesini kutluyorum...
 
Salı Günü AKP toplantısı vardı. Beklenen açıklama geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı. Tüm kanallardan canlı yayınlandı. Ben de duymam gerekeni duyduktan sonra kanallar arasında dolaştım... Tüm kanallarda başbakan konuşuyordu... Sadece bir kanal hariç: Flash TV...
 
Flash Tv'nin bu direngen tavrı manidardır :)
 
-geMici-
 
gemici@yandex.com
 
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...
 
Not: Tarihi Alan Başkanı kim olacak? Çanakkale Cumhurbaşkanlığından çok Tarihi Alan başkanının kim olacağını merak ediyor. Bir an önce atansa da meraktan kurtulmuş olalım.
 
Tarihi Alan Başkanlına adı geçen bir çok ünlü isim var. Çanakkale Belediye Başkanı olamayan Mehmet Daniş, İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı olamayan Bin Ali Yıldırım bu isimlerden sadece ikisi... Bu iki değerli ismi duyunca "Belediye Başkanı olamadılar bari Tarihi Alan Başkanı yapalım" mı dendi diye insan ister istemez düşünüyor. Sanırım Çanakkale Belediyesinin bütçesinin bir kısmına da bunun için el atılmış olabilir... Ha belediye başkanı ha tarihi alan başkanı denmiş olabilir...
 
Aşağı yukarı aynı çizgiden gelen Ekmeleddin'in bilimsel ve akademik yönünü göz önüne alarak Tarihi Alan Başkanlığına atanabilir. Bir tür ekarte işlemi de seçimden önce gerçekleşmiş olur. Fena mı olur Çanakkale...
 
Ayrıca Kemal Dokuz'u da hatırlatırım. O da başkanlığı kaybetti. Akıllarda yoksa bile hatırlatmakta fayda var. En azından bir Tarihi Alan içinde bir daire başkanlığı yakışır. Adı her ne kadar Kültür Müdürü olarak geçse de olay biraz sanki küllendi. Gökçeada Belediye başkanlığını kaptıran Yücel Atalay'dan bence bir eksiği yok!

3 Temmuz 2014 Perşembe

1 Temmuz 2014! Yaşasın Kabotaj Bayramı

"Kabotaj" ne anlamı olduğunu biliyorsunuz ama basın için anlamı şu: 30 Mart yerel seçimlerinin üzerinden 90 gün geçtiğini belirtir. Siyasetin temayüllerinden birisi de seçim olduktan sonra 100 gün yeni seçilenler hakkında yazmamaktır...

Usulen yazılacak bir şey varsa bile yazılmaz! 100 gün beklenir... Sonra antrenman turları yapılır ve yazılması gereken yazılır... Bu, seçilmişlere tanınan siyasi bir süredir.
Kabotaj bayramının bu yıl için böyle de bir yan anlamı var... 

Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Muhalefet partilerinin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu. Bir çok itirazım var! Tartışırım da! İkna olmaya da ihtiyacım yok! Oyum "Ekmeleddin İhsanoğlu'na" da rahatlıkla diyebilirim. Hiç önemi yok! Ayrıca vereceğim de...

Tartışma alanını çoktan geçtik... Ortada tartışılacak hiç bir pozisyon yok!

Sunnistan ve Şiistan güneyimizde kuruldu. Ulus devletlerinden mezhep devletine geçiş başladı.
Ben, senle konuşurken, selamlaşırken, tartışırken, kızarken, alkışlarken "senin mezhebin ne, dinin ne, ırkın ne, inancın ne, dilin ne, rengin ne diye sormam! Ben, senle "insan" diye ileşirim... Bu temelle yüz yüze birbirimize bakarız...

"Ben solcuyum" diyene "bak bu solcuymuş" diye bakmam... Aynı, "ben sağcıyım" diyene sağcı olarak bakmadığım gibi... İnsanların siyasi yapısını belirleyen bir çok şey vardır ama bu çok şeyin arasında mezhepler yoktur! Dini inançlar bir siyasi sistem olamaz!

İnsanların siyasi yapılarını üretim araçlarıyla ilişkileri belirler... Ya onlara sahiptir ya da değildir. Ha, bunun bilincinde olup olmadığı kişisel bir aydınlanma durumudur. Hepsi bu!

Bir şeyler inşa ediliyor...  Bir yerde yeni bir şey inşa etmeden önce alanı temizlersin. Ege'de, Akdeniz'de ki deniz manzaralı yangınlar bunun için çıkar! Irak'ta da bir yangın var! Alan temizleniyor... Yeni bir şeyler inşa edileceği kesin! Bunu okumak lazım... Mecburuz! Yangınlara iyi bakın!

İlk aday Ekmel Bey... Diğer iki aday daha meclis başkanlığına bildirilmedi. Bu süreci de Çanakkale olarak sessiz sedasız izliyoruz. CHP'nin il ve merkez ilçeden bir açıklama yok! Bugün saat 11'de AKP adayını açıklayacak! Ters köşeye yatmazsak aday belli...

Bu seçimden hemen sonra milletvekilleri seçimi olacak! Çanakkale olarak buna hazırlanmak zorundayız! Bildik isimlerin üstünü çizin... Yeni kadrolarla, yeni umutlarla devam etmek zorundayız! Birinci kural 30 yaş ve altı adayları bulmak zorundayız! Bırakın CHP gerçeğini, dünyanın gerçeğine bakın! Sunnistan, Şiistan kuruldu. Dünya tarihinde bir ilk... Mezhep devletleri... Ulus devletleri dağılırken önümüzde yeni bir yol ayrımı... Güle güle seyret Çanakkale!

Söz söylemesi gerekenler susuyorsa, hep birlikte konuşacağız! Geleceği kuracak yine biziz... Bakmayın siz yapılan planların istikrarlıca uygulanmasına. Son söz halkındır!

Sözünüzü biriktirmeyin! Artık haykırın! Yeter bunca "tiyatro" Tiyatronun kapısından bir kez girmeyenlerin yönettiği bir coğrafyada yalnız değilsiniz!

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR... 

NOT: ZDF'den Venedik Bienal görüntüleri... Roma'dan canlı! Şimdi Bienal ne derseniz... iki yılda bir düzenlenen, birçok farklı türdeki sanat etkinliği... Fransızca olan ve Türk Dil Kurumunun karşılığını "yılaşırı" olarak belirttiği kelime.

"Neden yapılır?" sorusuna şu şekilde cevap veren sanat sergisi: "bienallerin güncel sanat ve düşünce dünyası üzerinde büyük etkisi bulunur. sanatın yanı sıra kültürel ve toplumsal konulara da odaklanır ve bunları tartışmaya açarlar. toplumu uluslararası sanat ortamıyla buluştururken, düzenlendiği kenti de dünya kültür haritası üzerinde ayrıcalıklı bir konuma oturtur. ayrıca kent ekonomisine katma değer sağlar."

Almancam pek iyi değil... Ne de olsa liseden kalma. Benim lise maceram 70'li yılların sonunda başlar, 12 Eylül'le devam eder bütünlemelerle biter! 12 Eylül'e toslayan bir liseli olarak ne manaya geldiğini sadece benim kuşağım bilir...

Bu uydu kanalları bir harika dostum! Dünya ayağına geliyor. Bir basıyorsun karşında bir İspanyol güzeli tane tane anlatıyor. Bir kelime İspanyolca anlamam. Ama İspanyol güzeli bir harika. Anlamama da gerek yok! Sadece güzelden anlamak yeterli...

Bir bastım ZDF (Zweites Deutsches Fernsehen - Bizimkiler Almanyanın ikinci kanalı diyor ama tam tercümesi 2. Almanca kanalı... Yani; "Über alles Deutchland..." Ülkenin koordinatları değişebilir ama dili değişmez demeye getiriyor.)