31 Ekim 2014 Cuma

“Yarın, bugünden daha güzel olacak!”

Yarın; 1 Kasım “Birleşik Haziran Hareketi” günü… Çanakkale Belediyesi Sosyal Tesislerinde Saat 13’te hareketin sahipleri, sahiplenenleri bir araya geliyor.  Birleşik Haziran Hareketi sosyalistleri bir araya getiren yeni bir oluşum. Hatta biraz da geç kalmış bir birliktelik!

Birleşik Haziran Hareketi “Ülkemizin faşist ve dinci/mezhepçi zorbalığa sürüklenmesine dur diyoruz. Emekçilerin insanlık dışı çalışma koşullarına mahkum edilmesine, taşeronlaşmaya ve güvencesizliğe karşı, insanca bir yaşamı savunuyor, iş cinayet ve katliamlarının önlenmesi için mücadele ediyoruz.

Piyasacı talan ekonomisine karşı çıkıyor, özelleştirme yağmasına karşı halkçı-kamucu bir ekonomiyi savunuyoruz. Dinin siyasal ve toplumsal yaşamı belirlemesine karşı laik ve özgür bir yaşam için bir araya geliyoruz.

Bölgemizdeki emperyalist boyunduruğa karşı direnen halkların yanında yer alıyor, ülkemizin Ortadoğu’da savaşa sürüklenmesine karşı barışı savunuyor, bağımsız bir ülke ve kardeşçe bir bölge istiyoruz. Kürt sorununun çözümünde özgürlük temelinde kardeşlik ve birlikte yaşama iradesine dayalı, adil, onurlu bir barışı ve eşit yurttaşlığı esas alan bir çözüm için güçlerimizi birleştiriyoruz.

Her tür cinsel ayrımcılığa, şiddete ve baskıya karşı duruyor, kadın cinayetlerine son vermek için harekete geçiyoruz. Doğanın tahribine, kentlerimizin ve yaşam alanlarımızın kar amacıyla yağmalanmasına karşı mücadeleyi her alana yayıyoruz.” diyerek amaçlarını ve hedeflerini toplumla paylaştılar.

“Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser.”  Marks'ın buna paralel bir diğer sözü de şudur: "asacağımız son kapitalist, muhtemelen bize asma halatını satan kişi olacaktır."

Kapitalizm bu! Her şeyin, her değerin “para” ile ölçüldüğü değersizleştirme sistemi! İnsanlık tarihi kapitalizme gelinceye kadar birçok tezgâhtan geçti ama bu gün karşılaştığı gibi bir tehlikeyle karşılaşmadı.

Kapitalizm, parasal kaynakların önündeki engelleri kaldırmak için her hangi bir tereddüttü olmaz! Bir engel varsa kaldırılır! Engelleri yok etmek için de her şeye başvurabilir! Şiddet en çok kullandığı yöntemdir! Kapitalist sistemin şiddete bakan yüzüne de FAŞİZM denir!

Bu ülkenin ve dünyanın vicdanı olan sosyalistler bu sahnede yerini almak zorundadır. “sosyalist sol” olmazsa, ortanın solu ve sağı da yaşayamaz! Çünkü sıra onlara gelecektir! Faşizm, sırası gelenle hesaplaşır!

İnsanlık için, insanlığın binlerce yıldır biriktirdiği, insana ait değerler için “Birleşik Haziran Hareketi”ni önemsiyorum.

Faşizm, bugündür! Devrim gelecek…

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…


30 Ekim 2014 Perşembe

Voleybol kenti olma yolundayız…

 
Cumartesi günü (25 Ekim) kanallar arasında zap yapıyorum… “Çanakkale Belediyesi set sayısı atıyor…” diyen spikerin sesiyle durdum. Beşiktaş – Çanakkale Belediyesi bayanlar voleybol maçı var. Ligin ilk maçı… Set sayısı atan kızlarımız, seti 23-25 aldılar. Setlere baktım 2-1 öndeyiz… Son seti ezici farkla aldık; 25-17!
Zaten Galatasaray’ın durumu belli… İçerde dışarıda dördün altına inmiyoruz, moraller sıfırın altında, Çanakkale bayanlar voleybol takımıyla yüzüm güldü.
Bayan Voleybol takımı bu kent için büyük şans… Gençlere örnek olabilecek bir atılım olarak bakmak gerekir. Bunun için çoluk çocuk tribünleri doldurmak önemli. Bu Cumartesi Anafartalar kapalı spor salonunda Bayan Voleybol takımımızın maçı var. Saat 17’de…
Çoluk çocuk gidin derim… Güzel bir gün geçireceğinize garanti ederim. Hem takımın güzel oyununu seyredin, hem de Çanakkaleli olmanın gururunu yaşayın. Birinci ligde bir Çanakkale temsilcisinin varlığına tanıklık edin. Kızlarımız böyle giderse seneye Avrupa kupalarında da mücadele edecek. Harika olmaz mı Çanakkale?
Cumartesi günü salonda buluşalım… Çocuklarımızı bu güzel örnekten mahrum etmeyelim! Ayrıca salon sporları içinde en estetik olanı… Bu bir süreç… İleride bu kentten de birçok voleybol oyuncusu da çıkabilir. Çıkmasa bile iyi bir voleybol seyircisi potansiyeli olduğuna inanıyorum.
Keşke basketbol takımımız da varlığını sürdürebilseydi. Neyse, şimdi Bayan Voleybol takımımızla yola devam ediyoruz… İyi başladık, iyi devam edelim. Bütün kızlarımızı, teknik ekibimizi, yöneticilerimizi kutlarım. Bu bir başarı öyküsüne dönüşmesi umuduyla… Aynen devam!
-geMici-
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…
Not: Muharrem ayındayız… Tüm dostlarımın bu kutsal aylarını kutlarım. Ben bu işlerden pek anlamam ama ufak bir bilgi notu düşeyim…
Muharrem Hicri takvime göre yılın birinci ayı. Muharrem Arapça bir kelime olup, kelime kökü itibariyle "haram"dan türemiştir. Sözcük karşılığı, haram olan, yasaklanan anlamındadır. Araplar İslam öncesi dönemde (cahiliye döneminde) dahi, kabile yaşantısının bencilliklerinden kaçınarak, Arabi ilk ay olan "muharrem" ayında birbirlerine savaş açmak gibi "yasaklanan" fiillerden kaçınır ve uzaklaşırlarmış.
Muharrem ayına ne çok ihtiyacımız var… Savaşsız bir ay olsun isterim ama savaşın lordları muharrem falan dinlemiyor! Yazık! Kötü bir savaşın yangını yayılarak büyüyor. Umarım bir an önce bu yangın son bulur! Barış…

21 Ekim 2014 Salı

"Ben seviyorum..."


Çok iddialı bir cümle... Genç olsaydım, yani yirmi altı ve ya yirmili yaşlarda itiraz etmezdiniz... Gençliğime verip geçerdiniz... Yaş, elliyi geçince "sevmek" eylemi biraz naifleşiyor...

Gençliğin o direnişi hafifliyor... Sanki sevmenin şiddeti, ateşini yitiriyor... Öyle algılanıyor... Devrimin ateşi, küllenmiş ocaktaki patateslere benziyor... Algı bu!

Belki; "seni seviyorum" cümlesini unutmuşluğumuzdan kaynaklanıyordur. Hayatla evliliğimizin yıprattığı o standart yaşanmışlıklarımızın bize yutturduğudur. Sevmeyi çok geride bıraktığımızın sansasyonel haberidir...

Ama, unutmuşluğumuz var...

Yaşadığımız hayat kadar gerçek; unutmuşuz!

Şimdi hatırlama zamanı...

Aşkı hatırlamak zorundayız... İğdiş edilmemiş duygularımızın karşısında saygıyla, bir kez daha durmak zorundayız! Bu, bizim aşkımız...

Çocukluğumuzun, gençliğimizin, direnişimizin, ilk el ele tutuşmamızın duygusu... İlk kez göz göze gelişimizin engellenemez kalp ritmi... Heyecan! Duygularımıza çakan bir ritim... Dokuz sekizlik ve de aksak!

Bir filmdeki kör kıza aşık olan delikanlının salaklığında... Öyle bir aşk yani... Dünün olmadığı, yarının düşlerinin hayat bulduğu ateşli bir aşk sahnesi gibi...

Yeni şiirler yazılacaktır mutlaka... Aşka dair, "seni seviyorum" cümlesinin hissedildiği yeni bir şehirde yeni şiirler... Şairlerin adını unutun! Yeni aşk şiirlerinde yeni şairlerin imzası olacak! Bir kez daha ezberleyebilirim... Mısralarında "senin adın"...

"Seni Seviyorum" deyince nasıl korku kaybolup, umut yeni bir gülümsemede yeşeriyorsa, hayat da bir kez daha yeşerecek! Bu bizim sevgimiz... Bu biziz... Duygularımızın dayanışması! Geleceğe "seni seviyorum" diyebilmenin olanağı!

Aşk, şimdi biraz daha farklı... İçinde gençliğimiz var! Ve de kararlılığımız..
.
Yeni bir dünyaya şekil verilirken devrimin ateşi yeniden ateşlenir ve biz bu ateşin renklerinde yeni bir hayata başlayabiliriz...

Ben, gelecek devrimi seviyorum...

"Birleşik Haziran Hareketini" seviyorum! Devrimin ateşini seviyorum...

Yoldaşlar!

Seni seviyorum... 

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...


20 Ekim 2014 Pazartesi

Ivır zıvır...


Her şey, her zamanki gibi olağan seyrinde gidiyor... Olması gerektiği gibi...

Muhalefet ne derse desin! Hükumet "olağan şüphelileri" olağan durum altında tutmak için kanun çıkarmaya karar verdiyse, o kanun çıkar ve uygulamaya sokulur. Daha "ne oldum demeden" de içeride olması gereken olağan kişiler "şüphe" üzerine içeriye atılır...

"Makul şüphe" eğer bazı kesimler için "makul sayılıyorsa" demokrasi ve hukuk sistemimizin içselleştirilemediğini gösterir... Sadece endişe duymamız gereken bu değil!

Esas endişe duymamız gereken, bu düşüncenin yaygın olarak taraftar bulması. Hukukun herkese bir gün gerekeceği gerçeğinin havada kaldığıdır.

Hiç şüpheniz olmasın yeni torba yasasında bu kanun hayata geçecektir ve endişe duyanlarla endişe duymayanlar arasında uygulama da farklılık gösterecektir. Belki bir kaç endişe duymayan da bu kanundan payına düşeni alacaktır. Kurunun yanında yaş da yanar örneği gibi... Ama yine olan "olağan şüphelilere" olacaktır...

Termik santral cenneti yolunda emin adımlarla ilerleyen Çanakkale, Avusturya'dan sökülecek olan termik santralin Çan'da tekrar hayata döneceği gerçeği de "olağan" bir durum... (Kadir Kenar dostumun neden bunu kendine dert ettiğini anlamıyorum.)  

Avusturya'dan sökülmeyip de Çinlilere sıfır kilometre termik santral kurdurmak ne kadar olağansa... Ben dostumun tasasını, derdini anlıyorum... Hatta paylaşıyorum ama o kadar "olağanlaştırdılar" ki, sanki bu da makul bir olaymış diye bize yutturmaya çalışmalarına şaşırıyorum... Yine "olağan" karşı çıkan bizler oluyoruz... Bire bir hayatı değişecek olanlardan yine olağan bir şekilde "tık" yok!

Acaba "tık" olmaması mı olağan yoksa termik santrallerin kurulması mı? Her taraf "olağan" sanki...

17 - 25 Aralık vakasının aklanması kadar olağan seyrinde her şey... Hiç bir sıkıntı yok! Hatta bu olağanlığın içerisinde CHP'nin memleketin değişik yerlerinde "kara çelenk" uygulaması kadar olağan...

Bu arada "akil"ler de yeniden nereden çıktı falan diye sormayın... Bu kadar olağanlığın içinde bu da olağan değil mi?

Anlayacağınız hiç bir değişiklik yok! 

Yalnız bütün bu olağanlığın dışında sadece bir şey olağan değil... O da Galatasaray'ın Feneri kendi sahasında yenmesi... Bu beklenmedik durum karşısında acaba değişen ne diye sorarsanız eğer; verilecek tek cevap Galatasaray yönetiminin kaçması derim...

Acaba her maç öncesi yönetim tüyse daha mı iyi olacak acaba?

-geMici-

gemici@yandex.com


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...

16 Ekim 2014 Perşembe

2015 milletvekili seçimlerinden önce sorulması gereken…

Haziran ayı içinde –normalde- milletvekili genel seçimleri var… 8 ay sonraki seçimlere kulisler olağan hareketliliğin üstünde. Aday adaylarının adları sohbetlerde sık sık geçiyor… Şimdiden en çok aday adayının olduğu parti CHP…

Muhtemel aday adaylarının adını yaz dendiğinde; yan yana, alt alta en az on – on iki isim çıkıyor. Hepsi de birbirinden değerli… İsimlerin pek de önemi yok aslında… Ortada dolaşan isimlerin hepsi de iddialı isimler… Benim merak ettiğim şey başka bir şey…

Aday adayları, adaylık kulislerine başladıklarında ne düşünüyorlar acaba? Tamam, milletvekili olabilecek tüm yasal şartları yerine getirdiklerinden şüphem yok… Yukarıda da yazdığım gibi kalitelerinden de şüphem yok ama onlara oy verecek seçmenden farkları ne?

Seçmenler arasında da en az aday adayları kadar hatta daha fazla milletvekili adayı olacak potansiyel aday adayları ve milletvekili olabilecek kişiler mevcut.

Ben, aday adayı olmak için ortaya çıktığımda kendime soracağım ilk soru: “Yau tamam aday adayıyım da bu insanlar bana neden oy verecek?” sorusu olacaktır… Bu soruya verilecek temel “cevap” beni ilgilendiriyor…

Bunun bir çok yanıtı olabilir… Gençlik dinamizmi, tecrübe, partiye verilen katkı, siyasal öngörü, politik mücadele, önderlik niteliği, çözüm üretici projeler, geleceği şekillendirecek vizyon ve saire… Siz bu cevapları çoğaltabilirsiniz…

Bunları seçmen aday adayı olarak bilmek bizim de hakkımız sanırım… Eğer aday adaylarının cevapları varsa ve bu cevapları bana gönderirlerse tek tek yayınlayacağım…
Hepsine başarılar…

“Akademisyenlere maaş zammı”

Haberi “Çanakkale Memleket” haber portalında okudum. Akademisyen arkadaşlar adına çok sevindim.

ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner: “Akademisyenlerin, özellikle de göreve yeni başlayan akademisyenlerin maaşları oldukça yetersizdi. Maaşlardaki sorunlar akademik kalitenin arttırılmasında, yetenekli gençlerin mesleğe çekilmesinde önemli bir engeldi. Bu konuda tüm akademik camiada ortak bir kanaat belirmiş, ihtiyaç çeşitli defalar dile getirilmişti. Kendisi de bir akademisyen olan Sayın Başbakanımız Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun bu hususta göstermiş olduğu hassasiyet akademisyenler olarak hepimizi çok sevindirmiştir.  Özellikle Yardımcı Doçent, Araştırma Görevlisi, Okutman ve Öğretim Görevlilerinin maaşlarındaki iyileştirme bu görevlerdeki arkadaşlarımızın hayatlarını ve çalışmalarını çok kolaylaştıracaktır. Ülkemizin pek çok alanda tasarrufa yöneldiği bu günlerde akademisyenler için yapılan fedakârlığın farkındayız ve teşekkür ediyoruz. Üniversitelerimize dönük iyileştirmelerin bundan sonra da devam etmesini temenni ediyoruz”

Bu zam tüm akademisyenleri kapsadığına eminim… ÇOMÜ akademisyenlerime daha fazla verilmesi gerekiyor. Diğer üniversitelerde bir lira zam yapıldıysa ÇOMÜ akademisyenlerine iki lira zam yapılmalıdır. ÇOMÜ akademisyenleri habire ilçeden ilçeye rotasyona tabiler…

Sonra Sayın Laçiner’in bazı akademisyenlere kadro vermediği söyleniyordu. Biz de gazeteci tayfası olarak bunun üzerine atıp tuttuk... Sayın Laçiner Yar. Doç.ları düşünüyormuş… En iyi maaş iyileştirmesi onlara geldiğine göre kimsenin sesi çıkmaz bundan sonra… Sevinin…

ÇOMÜ seçimleri ne zaman? Aklıma geldi… J

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…




14 Ekim 2014 Salı

Çok mu geç kalmış bir yazı...


 
Ben bu kadar gerçekten sıkıldım... Feci sıkıldım!
Biraz yalan söyleyin...
Deyin ki; "Savaşa asla girmeyiz! Bu topraklarda iç savaş falan olmaz! Aslında biz birbirimizi severiz... Bakmayın öfkeli ve delikanlı olmamıza. İnsanları severiz... Şiddetin her türlüsü bu topraklarda yeşer(e)mez! Bizim diğer adımız barıştır..."
Bunu duymak istiyorum... Hissetmek istiyorum! Yalanlar duymak istiyorum... kendim için değil, çocuklar için... Yarına dair bir kaç beyaz yalan...
"Durdurulamaz barışın arifesindeyiz" deyin... Ben de uçuşan karamsarlığımın kahredici kasvetinden kurtulup coşkunuza katılayım... Şimdi çok uzaklarda kalan ilk aşkımın yarattığı fırtınalarda dolaşayım...
Terleyen avuçlarımın içinin sıcaklığını bir kez daha hissedeyim... Pırıl bir sabahın, taze havasını bir kez daha içime çekeyim... Bahar yağmurunun tazeliğinde kokan toprağın canlanmasına tanıklık edebileyim...
Yaşlığımda düşlediğim bir ağaç altında, tahta bir masada otururken, kendimin yaptığı zeytin yağıyla, peynirle, şarapla son uzatmaları yaşarken şarabımdan bir yudum alıp torunlarımın kahkahalarına tanıklık edebileceğimi söyleyin... Düşlerimin gerçekleşeceğini.... Bir umuttun hep var olduğunu... Yalan söyleyin...
O masada "yüzyıllık yalnızlığın" olmayacak, dostların da sana katılacak. Anılarınız size eşlik edecek. Rüzgara bıraktığınız kelimeler kahkahalara karışıp uçuşacak... "Korkma" deyin... Sonunda hepsi yalan, biliyorum... Dilinizi arı mı soktu! Söyleyin gitsin...
Bugün bütün yalanları dinlemek istiyorum... Dostlarımdan... İyi dostlarımdan... Gerçek dostlarımdan...
-geMici-
gemici@yandex.com
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR..

10 Ekim 2014 Cuma

Bu Türkiye'nin nesi yeni?

 
Yeni olan eğer sokağa çıkma yasağıysa bu pek yeni sayılmaz... Çok karşılaştığımız "olağan" bir durum. Bunu çok sık yaşadı Türkiye...
Gelir dağılımdaki rekora adaletsizlik gayet yeni bir durum. Sosyal katmanlar arasında gelir farklılığı hiç bu kadar açılmamıştı.
Türkiye'nin dünyadaki "imajı" gayet yeni bir durum. Dış politikası "barış" üzerine kurulu Türkiye'nin artık dış politikası yepyeni... Bu yeni dış politikada "barış"tan söz etmek mümkün mü? Sıfır sorun :)
Her türlü sokak eylemine "biber gazı" sıkma yeni... Orantısız güç kullanma yepyeni hatta gıcır gıcır... Göz alıcı bir parlaklığa sahip... Hiç kimse eski Türkiye'den miras kaldığını iddia edemez.
"Tapeler" yeni Türkiye'nin ayrılmaz bir parçası. Hatta ileride tarih yazılırken bu döneme "Tape Çağı" bile denebilir. Nasıl ki biz bugün bir döneme "Lale Devri" diyorsak torunlarımız da bu döneme diyecek bir kelime gurubu bulacaktır...
Kanka iken "Esad" küsünce "Eset" demek de yeni...
Bilimin paralel evrenlerle ilgili araştırmaları sürerken "paralel" kelimesini tam da bize özgü yeni bir anlam katmamız da yeni Türkiye'nin yeniliklerinden.
Sağlık politikaları yeni... Hastalanmamaya dikkat edin! Aktarlar ve alternatif tıp yeni Türkiye'nin gözde alanları. Hiç bir alan boş kalmıyor. Hemen birileri dolduruyor... Beşinci sınıf tv kanallarında bol bol alternatif tedavi yöntemleri görebilirsiniz. Bu da mı yeni değil?
Eğitimdeki yenilikleri çözemediğim için o yenilikleri eğitim camiasına bırakıyorum. O kadar yeni yeni şeyler yapıldı ki, eğitim camiası da neyin yeni neyin eskiden kaldığını anlayabildikleri konusunda şüphelerim var.
Hukuk da yeni... Teraziyi tutan hanımın gözleri açıldı. Tek eksiği türbanı. O da eklendi mi yeniliğiyle dünya hukuk sistemine yeni bir kavram katmış olacağız. Sadece kendimizi değil çaktırmadan dünyayı da yeniliyoruz...
"İleri demokrasi" "yandaş medya" "havuz medyası" yeni Türkiye'nin yeni kavramları...
Yani yenilikler saymakla bitmiyor... Artık bir yenilik de siz yapın saçınızı mı yenilersiniz, hayatınızı mı formatlarsınız size kalmış... Yeni Türkiye'ye ayak uydurun derim... Şiddetle öneririm... Yenilik yapmak için 2015 milletvekili seçimlerini beklemeyin!
Yenilenin! Hemen şimdi!
-geMici-
gemici@yandex.com
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...

2 Ekim 2014 Perşembe

Kosayla biçsen bitmiyor!

HSYK seçim sonuçları istedikleri gibi olmayınca "gayri meşru" sayan açıklama demokrasimizin ve hukukun ne kadar geliştiğini göstermiş oldu. Her şey AKP sayesinde... Böyle bir açıklama sadece alkışlanır!

Bitti mi?

Yine AKP iktidarının başbakanı "CHP, tezkereye evet demezse IŞİD'i destekliyor demektir." diyerek savaş karşıtı herkesi olduğu yerden alarak IŞİD taraftarı yapma becerisini göstermiş oldu.

Bitti mi?

Enerji bakanı doğal gaza ve elektriğe yapılan zammı dolardaki yükselişi gerekçe gösterdi. Ve zam yapmalarının ne kadar haklı olduğunu kameraların önünde anlattı. Peki, doların artması ekonomi yönetimiyle alakalı değil mi? Ekonomiyi muhalefet mi yönetiyor? AKP'nin bunda hiç mi payı yok? Yersen yani...

Bitti mi?

Hala evinden yüz kilometre uzakta bir başka okula gitmek zorunda kalan öğrencilerin sorumlusu sanki muhalefet partileri. Sanırsın ki, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı CHP'li... Merkez Orta Okulunun bahçesini çalarak İmam Hatip Ortaokulu yapan "zihniyet" sanki iktidara ait değil...  

9 yaşındaki çocukları örten sanki AKP değil... Bundan sonraki adım karma eğitimin kaldırılmasıdır. Hemen "o kadar da değil" ya da "oha" demeyin bir yere not edin...

"Matematik, fizik zorunlu. Onlara bir şey demiyorlar..." :)

Bitti mi?

Torba yasanın ağzı açıldı içindekileri görmeye başladık... Raporlu ve sürekli ilaç mı kullanıyorsunuz? Üç ayda bir reçete yazdırmaya son! Sanırsın ki artık yılda bir reçete yazdıracaksınız... Şimdi artık her ay reçete peşinde koşacaksınız. Yetmedi doktor hangi ilacı yazarsa yazsın eczane en ucuzunu verecek. Pahalısını verirse farkı cebinizden ödeyeceksiniz...  İşte tam bir sosyal devlet örneği... Bu başarı da AKP iktidarına ait...

Bitti mi?

Polislere yapılan operasyonlar sonucu yapılan savcılık soruşturmasında savcılar polislere "neden dinlediniz?" diye sorarak "sıfırlama" tapelerinin gerçekliğini hukuk diliyle kabul edilmiş oldu...

Bitti mi?

Çanakkale 1/100000 planları askıda... Neresini tutarsanız elinizde kalıyor... Şimdi bayramda oturun tamamını okuyun. Kendinizle ilgili her duruma itiraz edin. Son itiraz tarihi 8 Ekim... Okuyun ve kentin kimlere ne karşılığında satıldığını bir düşünün... Hemen Çanakkale Memleket sitesinden bir örnek verelim...

"118 sayfalık 100 binlik planın uygulama hükümlerindeki tarımsal alanlar bölümünde, Tarımsal veya Hayvancılık amaçlı tesis ve işletme kurmak için en az 200 dönüm (20 hektar) toplu-bir arada-tek parsel koşulu getirildiği belirtiliyor. Yani bir hayvan ağılı, bir depolama ve paketleme gibi bina yapmak bile 200 dönüm araziye sahiplik gerektirecektir. bu tip araziye sahip olmak sadece parası bol, zengin ve büyük kişi ve şirketlerce mümkündür. Çanakkale il sınırlarındaki çiftçilerin %1,i nin bile tek parsel 200 dönüm arazisi yoktur... Köylülerin hızla arazileri satması, ırgatlaştırılması ve kente göçmesi amaçlı bu uygulama, ziraatın büyük şirketler ve zengin kişiler eliyle yapılmasının sürecini ve alt yapısını oluşturuyor..."

Bitti mi?

Gelibolu Tarihi Milli Parkını kaldırdılar... Yarım adada tarla fiyatları yüze katlandı. Tarihi Milli Park yok edilmeden önce oradan kim ya da kimler arazi topladı? Ye ye bitmez!

Bitti mi? "Kosayla biçsen bitmez" derdi Teneke... Teneke gitti lafı yadigar kaldı. Haklıymış... Kosayla biçsen bitmiyor...

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...


NOT: Bayramınızı zehir etmeyin... Keyifle yaşayın, geçirin! Sorunlar bitmez merak etmeyin... Bayram sonrası kaldığımız yerden devam ederiz. Yazıların daha fazlası hayatın içinde nasıl olsa var... İyi bayramlar...