25 Ağustos 2014 Pazartesi

OÜCHP şaşırtmıyor


CB seçimlerinden sonra karışması beklenen AKP’nin önüne geçip kendi kendisini –durup dururken- karıştırmayı beceren olağan üstü özellikli CHP’yi yürekten kutlarım. AKP kongresinden önce CHP kongresi bekliyordum aslında… Bu ikincilik CHP’ye yakışmadı! Beceriksizlik konusunda sınır tanımayıp olağan üstü beceri göstermeleri hakikaten göz yaşartıcı bir durum…

Ayrıca Ağustosun 21’inde gazetemiz Olaya çok mühim açıklamalarda bulunan Serdar Soydan’a da özel bir teşekkür borcumuzu kentçe hemen ödememiz gerekiyor…

Teşekkürler Serdar Soydan… İl Başkanını başarılı ve çok çalışkan bulduğun için… Kesinlikle İl başkanının Gündem Gazetesine verdiği tam iki sayfalık açıklamasını okumuş… Bütün bu verileri oradan çıkarıyor olmalı. “Çalışkanlık, başarı ve il başkanı” üçlüsünü başka türlü bir araya getirmek –şimdilik- mümkün değil. 

Çanakkale CHP gençlik kolları başkanı da değişmiş… Muhtelif kulis dedikodularını yazmaya gerek bile duymuyorum. İsteyen istediğine inanır. Doğru bir tane. Onu da bilen Serdar Soydan! Yalnız gerekçe başlı başına bir vaka… İl başkanının söylediği ise “yersen….”

CB seçimi öncesi birkaç kongre olacağı kesindi de bu kongrelerin eylül ayının başında biteceğini ön görmemiştik ki, bunda da haklıyız sanırım… Kongreler süreci hiç şüpheniz olmasın artarak sürecektir. Sadece CHP için değil, tüm partiler bu süreci geçirecektir. Çünkü siyaset yeniden yapılandırılıyor…

Tamam yeniden yapılandırılsın tabii… Hatta bu yapılandırma istem dışı da olabilir. Benim merakım, siyaseti şimdi şekillendirdiğini sananların hala aktörlükleri devam edip etmeyeceği…

Hızlı değişim içerisinde aktör değişimi de mutlaka yaşanacaktır. Kimler ayakta kalacak? Yolcular kim? Oyun dışı kalacakların durumu ne olacak? Yeni aktörlerin görev dağılımı olacak da nasıl olacak? Hepsi hemen şimdi… 2015’e kalmadan! Orta-doğudaki hızlı değişimin yeni yansımaları bunlar. Hiç merak etmeyin, fırtına yaşanacak!

Figüranların kızıp da aktörü rol icabı hırpalamaları devri yerini gerçek dayağa bıraktığına tanıklık eden seyirci şiddet dozunun artarak tırmanması için alkışlıyor…

Böyle bir ortamda “demokrasicilik” oynamaya devam edeceğiz tabi… Gündemin makul olmayan “algı operasyonu” cümlelerinden gına gelmişse eğer, bir gemi kalkar bu limandan…

-geMici-



BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…  

17 Ağustos 2014 Pazar

Bir önerim var...

Olağan üstü kurulların olağandan daha fazla olduğu CHP'nin adının "Olağan Üstü Cumhuriyet Halk Partisi" olarak değiştirilmesini öneriyorum. Böylelikle yenileşmeye de bir katkım olmuş olur. Olağan üstü kurultayda ikinci değil, birinci gündem maddesi bu olursa iyi olmaz mı?

Gayet başarılı(!) olan Deniz Baykal'ın da bu öneriye "hayır" diyeceğini düşünmüyorum... Siyaseti ve gündemi çok şık okuyan muhalefet kanadının kendilerini tekrar gündem oluşturmadaki maharetini göstererek aldırdıkları olağan üstü kurultay kararı umarım yüzde 15 civarında olağan oylara oturmaz... (İyi bir oran zikrettiğimin farkındayım. Deniz Baykal'ın bu konudaki maharetini hatırlayınca :) )

Olağan Üstü Cumhuriyet Halk Partisi'nde yönetimi değiştirmeye çalışan "Ulusalcı kanat" Mustafa Kemal'in Askerleriyiz'den öteye gitmeyen politikaları açısından belki kendilerini başarılı ve mutlu görebilirler. Haklıdırlar...

Unuttukları ufak bir ayrıntıyı atlamamak gerekir... AKP'nin içine düştüğü çıkmazın önünü kesip kendilerine rol biçmeleri hatta çalmaları gözlerimi yaşarttı...Hatta müthiş bir çıkış bile diyebilirim!

Esasında bu son CB seçimleri parti isimlerini kısalttı... Örneğin seçin öncesi TKP vardı, seçim sürecinde KP kaldı... CHP'de durum biraz ters oldu. Terslik olağanlaştığı için bu ayrıntıyı atlamak isterim ama yazmaktan da kendimi alamıyorum: CHP oldu OÜCHP... Sonuçta ciddi bir artış var :)

En az iki harf... Üç harflik ada katılan iki harf en az yüzde 66'lık artış demektir! Bu yükseliş kayda değer... En azından bunun için bile olağan üstü kurultaya gitmek gereklidir.  

Normal üreme yollarını kullanan AKP'ye karşı mitoz bölünmeyi kullanan OÜCHP'yi şimdiden kutlarım...

Nasıl dayı oğlu... Buradan bir milletvekilliği çıkar mı?

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...


Hiç kimse bize bu rolü vermedi…

Hakimiyetten, tahakküm kurmaktan vazgeçmemiz gerekiyor. Biz sadece iki yüz bin yıldır “buralarda” dolanıyoruz. O da insansı benzeri bir şey… İnsanın ayak izi sadece elli bin yıldır bu dünyada
.
Biz daha dünkü çocuk sayılırız…

Dünyanın yaşı 4 milyar 467 milyon yıl… Dünyanın yaşını düşünürseniz biz daha kocaman bir “hiçiz…”

Bizden önce birçok canlı türü oluştu, yaşadı ve türün sonu geldi… Koskoca dinozorlar bile bu dünyadan sıkılıp 135 milyon yıl önce çekip gittiler. Dinozorların bu dünyada ilk görüldüğü tarih 230-225 milyon yıl önce… Kazdağları 300 milyon yaşında… Yani? Kazdağları dinozorları gördü… İlk ortaya çıkışlarını, gelişmelerini, kavgalarını, zevklerini, acılarını, neleri sevdiklerini, nelerden nefret ettiklerine tanıklık etti. Evrim, bizi daha tasarlamamış bile…

Böcekler, kuşlar, bitkiler çevremizde gördüğümüz her şey bizden önce buradaydı…
Sonra? Bundan elli bin yıl önce ortaya “homo-sapiens” diye bir şey çıkıyor… Et yemenin avantajlarını kullanarak alet edevat yapmasını keşfediyor. Sonra sosyal hayatı… Kendine hakimiyet alanları yaratmayı... Öldürmeyi, planlı cinayetleri, nedensiz can almayı… Her keşfini de geliştirmeyi kendine iş ediniyor… Ve “hakim” oluyor. Her şeyin hakimi…

Bu huyumuzdan vazgeçme zamanı geldi. Artık, bizden başka canlıların, cansızların da olduğunu anlamak zorundayız. Saygı duymak zorundayız. “Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” tabelalarını asanlardan hesap sormak zorundayız.

Seyirci kalanlardan, saklananlardan, ses çıkarmayan yöneticilerden, milletvekillerinden bunların acısını çıkarmak zorundayız! Hesapları öbür tarafa havale edenlerden ayrıntılı açıklamalarını istemeliyiz!

Çocuklarımız için açgözlü kapitalizmle hesaplaşmalıyız! Hem de şimdi! Hemen!

Evrim öyle bir seçici ki, bir süre seyrediyor. Kendisi dışındaki her hangi bir şeye zarar vereni dışarıya çıkarıyor… Dinozorlar gibi J Hep birlikte dışarıya davet ediliyoruz… Köprüden önce son çıkıştayız.

İnsan; evrimin en büyük hatası… Tanrı rolü oynamaktan artık vazgeçin!

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…

NOT: Der Spiegel’in haberi; “ALMANYA, TÜRKİYEYİ DİNLEDİ.”

Der Spielgel bir Türk matbuatı olsaydı iktidar onun hakkında ne açıklama yapardı? Paralel mi derdi, vatan haini mi? İnlerine girip dağıtır mıydı? Yoksa “yau biz bunu gözden kaçırmışız. Hemen havuza alıp başına da çocuklardan birini geçirelim” mi derdi?


Merkel’in durumu da zor… Demokrasi, basın özgürlüğü böyle zararlı işte… Bizim iktidar başımıza geleceklerini bildiği için basın özgürlüğü(!)nü memleket yararına(!), bizim yararımıza, kendi kendimize zarar vermemek için kontrol altında tutuyor… Bravo iktidar! Yüzde elli yetmez! Çek kendini yukarı…  

“Okulumuzu geri istiyoruz!”


Cevatpaşa mahallesi ayakta! Mahallelinin tek bir isteği var; “Merkez Ortaokulu.” Beyler ısrarla direniyor; burası imam hatip olacak diye… İmam Hatip olunca oy oranınız mı artacak? Bu kenti kendinize mi benzeteceğinizi sanıyorsunuz? Bu sistemin aynen böyle devam edeceğini mi sanıyorsunuz? Siz kimsiniz? Halka rağmen bu kararları uygulayabileceğinizi nereden çıkardınız?

Bu kentte karar alanlar, alma yetkisi olanların hiç biri bu kentli değil. Ayrıca olma şansları da yok! Çanakkale’ye geldiklerinde “özgürlüğün” “birey olmanın” ne anlama geldiğini görüyorlar… Eşitliğin, insan olmanın, cinsel eşitliğin, yetki paylaşımcılığın, çoğulculuğun gerçek anlamını görüyorlar… Korkuyorlar! Türkiye’nin her tarafı Çanakkale gibi olsa bunları adam yerine koyacak kimsenin olmadığını görüyorlar…

İşte imam hatipte direnmelerinin nedeni bu! İmam hatip kurarlarsa bu kenti devşireceklerini sanıyorlar! Zavallılar… Yok böyle bir şey! Unutun!

Öykü basit… Bu kenttin adını daha bilmediğiniz yıllarda bu kentte “Merkez Ortaokulu” vardı. Sonra bu bina eskidi ayaklarıyla yıktılar. Güya yenisini yapacaklar… Her zaman yaptıklarını yaptılar, okulun arazisini çaldılar! İki bina yaptılar, araziyi ikiye böldüler. Binanın birisini İl Milli Eğitim Müdürlüğü işgal etti! İşgal edilince Cevatpaşa mahallesi başına geleni anladı. İşgallerini örtmek için de “çart-curt merkezi diye de bir tabela asmayı ihmal etmediler… Zeka örneği J
Sonra binayı boşaltmak zorunda kaldılar! Boşaltırken de akıllarına imam hatip geldi… zaten başka bir şey gelse şaşarım J İnsan ürkmesi hayvan ürkmesine benzemez! Korkunun yaptıramayacağı hiçbir şey yoktur!

Cevatpaşa mahallesinin eylemleri burada kalmayacaktır… Artarak devam edecektir hiç şüpheniz olmasın.

Tüm hukuk kurallarını, alınan mahkeme kararlarını hiçe sayarak Atatürk Orman çiftliğinde ne yaptılarsa, Merkez Ortaokulu’nda da aynı şeyi yapıyorlar. Ustalarının ayak izlerine basarak hukuksuzluklarını sürdürüyorlar. Bir şey hatırlatayım: Ustanız Cumhurbaşkanı oldu…  Cumhurbaşkanları vatana ihanet dışında yargılanamazlar. O, bir tane… Yoksa siz de mi kendilerinizi cumhurbaşkanı seçildi zannediyorsunuz… Zannediyorsanız zannetmeyin… İyi düşünün! Bu dönemin tüm hukuksuzluklarının bir gün hesabı sorulur!

İmam hatiplerin bu kadar arttığı bir ülkede aynı oranda hırsızlıkların da artması biraz tuhaf değil mi? Bana tuhaf geliyor…

Yandaş değilsen paralelsin ilkesi devam ediyor… Lakin bizi paralel kefesine koymak isteseler de koyamıyorlar çünkü hiçbir inandırıcı tarafı yok! Eh böyle olunca da bizim payımıza “vatan hainliği” kalıyor, iyi mi?

Yani memleketimde komedi sürüyor…  

CHP’li milletvekilleri, il, ilçe başkanları da bu eylemlere destek vereceklerdir tabii… Eylemlere de geleceklerdir… Bunda şaşılacak bir şey yok! Yok ama ille de ön tarafta olma istekleri, fotoğraf karelerinde var olma güdüleri komik olmaya başladı. Kareye girmek için gelecekseniz gelmeyin! İhtiyaç yok! Gelecekseniz, gerçekten bu işi desteklediğiniz için gelin! Bir şeyi de düzgün yapın…

Cevatpaşa mahallesi bu kentin kendisidir… Yazın bunu bir tarafa! Ezberleyin!

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…

11 Ağustos 2014 Pazartesi

At sevgisi...


Atlar... Önemli. Hem de çok... 20. yüzyılda demir atlar ortaya çıkınca zavallı atlar da piyasadan çekildi. Şimdi at görmek istiyorsan doğru Veli Efendi Hipodromuna. Atlar sadece orada kaldı.

Tabi eskiden köydeki ağır işleri atlar yapardı. Traktörler çoğalınca atlar da ortadan kayboldu. Hatırlarım dayımın da atları vardı. 74 yılında traktör aldıklarında atlar ortadan kayboldu.

Ata bu kadar meraklı bir ulusun evlatları olarak şimdi at görmek istiyorsanız Veli Efendiye gideceksiniz. Atlar ortadan kalktı ama at sevgisi artarak sürüyor. Yoksa gece gündüz atları bu kadar koşturmazdık.

Koskoca köyde at mat kalmadı. Sadece bir tane var... Onun da sahibi hafif kaçık sayılır. Traktörü var. Arabası var ama atı da var. Arada sırada atına binip kahvelerin önünden geçiyor. O nasıl bir duruş... Hiç birimiz ata bakmıyoruz. Adamın duruşuna bakıyoruz. Böyle mi bir asalet olur... Sütçü beygirinin üstünde atın sahibi değil de komple bir asalet, karizma sanki...

Tabi köylü de uyanık... Veriyorlar gazı... Bizim asalet kasıldıkça kasılıyor. O kasıldıkça atına da gözü gibi bakıyor. Biliyor ki, at giderse Karizma da gidecek. Sütçü beygiri hayatı boyunca bu kadar bakımı görmemiştir. Sabah akşam yediği önünde yemediği yanında... Tımarlama her saat başı...

Bundan kırk gün önce takmış kafayı atı Veli Efendiye götürecekmiş... "Gezmeye mi?" diye soranlara da ters ters bakıyor. Atını orada koşturacakmış... Bizim millet de acayip bir şeydir. Sen olmayacak bir şey yapmaya kalktığında kimse sana "ne yapıyorsun?" falan demez. Hatta teşvik eder...   

"Abi, senin at kesin koşar. Bakıyorum da senin at, Veli Efendi'de koşanlardan daha iyi. Yalnız senin atın cinsi ne acaba? Arap mı, İngiliz mi?" Cevap anında; "Türk koçum Türk!"

Gaza getirmeyi milletçe severiz... Gaz verirken gaza geldiğimiz de olur. Bizim at sahibi sahile indiğinde atı kumda koşturuyor, meraya gittiğinde çimde... Kırk gün boyunca bu antrenmanı bana yaptırsan ben de koşarım. Atı fena halde hazırladı. Tabi bir yandan da yazışmalar sürüyor. Öyle elini kolunu sallayarak Veli Efendiye gidilmiyor...

Yarış günü geldi. Hepimiz televizyonda yarışı izleyeceğiz. Start verildi... Atlar padoktan ok gibi fırladılar. İlk virajı dönerlerken padoktan bizim at kendine gelip çıkma zahmetinde bulundu. Diğer atlar çoktan finişe vardıklarında bizim beygir(!) de ilk virajını dönüyordu.

Rezalet had safhada... Tamam karizmayı yerlerde süründüren atın sahibi de köy halkına ne oluyor? Siz niye tüm bahsi sütçü beygirine basıyorsunuz?

-geMici-

gemici@yandex.com


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...  

5 Ağustos 2014 Salı

Bazı rakamlar

Son yerel seçimlerde İl genel Meclisi oy dağılımlarına bakmak lazım. Acaba bu dağılım çerçevesinden bakarsak durum ne olmalı ya da olmamalı... CHP % 35.8 + MHP % 21.2 + DP % 1.6 = % 58.6

AKP % 38.7

HDP % 0.7

Bu üç ana gurubun toplamı = % 98 ediyor... Geriye kalan % 2'de diğer küçük partiler arasında dağılmış durumda. Manzara bu... Eksi, artı yüzde iki oynama farklarıyla durum bu olacak... Ya da olmalı...

Geçerli oy sayısı: 330.661... Toplam oy: 371.720 Yani güzel memleketimde %8.1'i oy kullanmamış ya da hatalı kullanmış... Yani 29.920 kişi İl genelinde oy farkı 9 bin küsurken geçersiz ve ya kullanılmayan oyların önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor...

Burada kilit parti DP'dir. AKP'nin aldığı oyun en az yüzde yirmisi DP'nin eski oylarıdır. DP'de son hafta iyi bir gövde gösterisi yaptı. Çatı partilerinden hiç biri kent merkezi gelmemişken DP'nin genç lideri Gültekin Uysal Çanakkale'de elinden geleni yaptı. Kendi tabanını hareketlendirdi. Bir umut verdi. DP il başkanı Melih Fenercigil'de Uysal için iyi bir program yapmıştı. Kutlarım...

Demokrat Parti varlığını kendi eski kalelerinde hissettirirse bu oy dağılımı ciddi şekilde değişecektir. DP gerçeğini bir yere not edelim...

Diğer bir olasılıkları etkileyecek "vaka" ise CHP ve MHP'nin kendi tabanı içerisindeki kırgınlar... Bu bir "vaka"dır derken olayın ne tür dengeler içerisinde olduğunu bilmemdendir. Her iki parti de kırgınlıkların Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olmaması gerektiğini tabanlarına iyi anlatmalılar... Neden Ekmeleddin İhsanoğu olması gereğini anlatabilmeliler... Sadece bunu yapmaları yeterli...
HDP'nin aldığı % 0.7 sizi aldatmasın. Bu oran artacaktır. Selahattin Demirtaş'ın gösterdiği performans bence çok iyi... Türkiye çapında ciddi bir yüzde ile çıkacağı kesin. Kesin de ilk iki arasında kalır mı onu bilmem...

Finalde hangi iki adayın kalacağını 10 Ağustos gecesi öğreneceğiz... İşte ondan sonrasını iyi okumak gerekiyor... 

Ekonomistler, "istatistikler yalan söylemenin diğer adıdır." der Ne yapalım elimizdeki son gerçek veri de bu. Tabi ki, bu veriler üzerinden bazı şeyleri konuşmak bana daha doğru geliyor.

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...


NOT: Bio-terör... Bu tanımlamayı anlatacağım olay üstüne dayım erik toplarken söyledi. Bir dostum bir kaç kök yerli domates fidesi verdi. Ben de babama dikmesi için verdim. Diktik. Sağına soluna da hibrit sırık domates fidesi dikti. İbritlerin üstü dolu. Bana inanın yerliler çiçek açtı, çiçekler üzerinde kurudu. Tek bir tane domates olmadı. Hibrit domatesler, yerli domateslere yaşama hakkı, üreme hakkı vermedi. Toprak aynı, bakım aynı! Bio-terör işte bu! Acaba bu hibritleri kimden satın alıyoruz? Anlaşmayı kim yaptı? Bir de bunları yemek zorundayız, iyi mi?   

1 Ağustos 2014 Cuma

Seçime 10 gün kaldı...

...ortada bir seçim çalışması falan görüyor musunuz? Ben görmüyorum... Kadir Kenar dostumun yazısına bakarsanız CHP ve AKP canhıraş içinde -bence beyhude- bir çalışma içindeler. MHP'den haberi yokmuş. Onu da ben ekleyeyim. MHP'de yaşanan görev değişikliği sonrası İl Genel Meclisindeki AKP-MHP koalisyonunun akıbeti tartışılıyor... Ondan sonra 10 Ağustosta sandığa gidip oy verecekler....
Seçim bu... Ne olacağı belli olmaz... TKP ikiye bölündü. Bir kısmı Ekmel, bir kısmı Demirtaş'ı destekliyor... Fiili bir bölünmenin tam ortasındalar... TSİP, direk Ekmel derken, diğer sol partiler -genellikle- Demirtaş'ı destekliyorlar...
ÖDP Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin tavrını açıkladı. Açıklamada, "ÖDP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde katile, hırsıza, diktatöre, yalancıya oy vermeme çağrısı ile tüm gücüyle Erdoğan ve AKP’ye karşı mücadele edecektir" denildi. Zaten genel tavrımız her zaman bu noktadadır.
Herkes ikinci tura seçimin kalacağını düşünüyor... AKP'liler hariç. Onlar ilk turda işi bitireceklerini düşünüyorlar. Hayatın pratiği ne getirir hep birlikte göreceğiz...
Çatı adayı için Çanakkale'de nasıl bir propaganda sürüyor? Mesela Yenice'de ne yapılıyor? Bayramiç'te ne tür bir faaliyet var? Biga'da durum ne? Kim çalışıyor ve ne yapıyor? Ben bilmiyorum... Hamza kesin biliyordur... İki boş tam sayfa açıklama yapsa da öğrensek mesela... Çanakkale çalışmalarını Serdar belirlemiş mesela! İki tane bilbord büyüklüğünde pankart asılarak işi bu noktada kilitlemekle yetinecekler gibi bir havaları var...
Peki, AKP'de ne gibi bir çalışma var? Kafayı kaldırıp da İl başkanlığına doğru bakarsanız nasıl bir ciddiyetle çalıştıklarını hemen görürsünüz...
İkinci tura Selahattin Demirtaş ile Ekmeleddin İhsanoğlu kalırsa kim kazanır, zor soru...
Ben RTE'nin sanıldığı gibi oy alacağını düşünmeyenlerdenim... AKP'lilerin önemli bir kısmı oy vermeyecekler. Başbakan giderse iktidarın devamlılığı onları fena halde korkutuyor... Desteklermiş gibi yapıp frene basacaklar. Mert bir AKP'li bulun ve sorun bakalım ne diyecek...
Bugün 1 Ağustos... 10'u sandık başı... Arada ne olacağını göreceğiz... Merak etmeyin bir şey olmayacak. 11 Ağustos günü gerçek seçim başlayacak! Olay iki adaya dönüşünce Türkiye rengini o gün gösterecek...
"Faşizme karşı omuz omuza" lafının gerçekliğini göreceğiz! Ayrıca faşistleri de görmüş olacağız! Yaşarsak hepsine tanık olacağız! Şimdi gülme sırası iktidarda! Esas kahkaha sırası kadınlara geldiğinde Türkiye'nin rengini de görmüş olacağız!
-geMici-
gemici@yandex.com
BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...