23 Nisan 2014 Çarşamba

Gavaradan osuruk... (Bir Çanakkale deyimidir)


Memlekette her şey yolunda... Bir kaç vatan hainini, bir kaç twitter kullanıcısını ve de faacebook'u saymazsanız muhalefet tamam! Yok sayabiliriz... 

Elde kalan "sosyal medya" onu da sıkarsak geriye itiraz edecek kimse kalmayacak... İşte bu durum harika olacak ama, yazıyorlar be! İnadına yazıyorlar.... (Onlar yazıyor, Bülent abim okuyor... Çok eminim... Oportünizm desem aranızda tek anlayacak kişi Bülent abim)

Paragrafı okursanız CHP den bahsetmediğim anlaşılır :)))

"Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan" günlerinden buraya geldiysek bunu sorgulayacak olan biz değiliz... İlk sorgulayacak adam Kılıçdaroğlu... Serdarı, Ali'yi saymıyorum çünkü bir görüşleri olduğunu, herhangi bir siyasi ön görüleri olmadığını biliyorum.

Biliyorum çünkü, yolun sonuna geldiler,  tek tasaları "fotoğraf" kareleri... Şaşıracak bir durum yok. Beklenen fotoğraf...

Peki, ne yapmalı?

Aslında bu bir soru değil, cevap...

Çanakkale bir kent değil.... Bir başka memleket. Bu memleketi iyi görmek lazım... 

Göremezseniz, yoksunuz! Okuyamıyorsunuz! Bir bakın! Karşılaştırabileceğiniz bir başka yer yok!

Son kırk yılda bu kentte yaşananları özetlemek çok zor değil... Temelinde "karşı çıkış" var.

"Hektor'un öcünü aldım" diyen iki siyasi değer var. Aralarında 500 yıl var. 1950'de İsmet İnönü'ye "CHP'yi kapasaydınız diyen bir CHP il başkanı" var.

Tamer Tabak, Soner İlhan, Mehmet Selim Yücel, Cavit Özkaya, Hayrettin Eren, Özcan Babi var... Hepsi Çanakkaleli... Tamamı devrimci... Tamamı ŞEHİT... Devrime Çanakkale'den verdiğimiz abilerimiz! 

Şimdi 1 Mayıs arifesindeyiz... Bu kadar zekanın ve yaşınılmışlığın olduğu kentte "gavaradan osuruk" olmaz!

Devrimin çocukları bir rüzgar estirdi bu kentte... O rüzgar hala esiyor. Kimse kendine başarı biçmesin. Bu rüzgar bizimle birlikte de son bulmayacak. Hala arkamızda çocuklarımız var!

Buna güvenmeyin derim... Çünkü siz "adam değilsiniz!" Hala kendinizi satacak alan arıyorsunuz... Son "encümen oylamasın" da tanık ben değilim, kent!

Çocuklar bizim...

Berkin Elvan da bizim çocuğumuzdur ve de ölümsüzdür. Ekmeği size "yem" etmeyiz!
Salaklığınızı kendinize saklayın!

1 MAYIS! BİZİM!

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...


Not: yazmıyorum... Abim anlar!

20 Nisan 2014 Pazar

Taksim! 1 Mayıs!


1 Mayıs'a on kala iktidarın sert açıklamaları başladı! Bu açıklamalar sadece bu iktidara özgü bir şey değil. Hemen hemen tüm iktidarlar benzer açıklamaları yapmıştır.

Bugünün iktidarı zaten görüşünü açıkladı: "Taksim'e çıkamazsınız!" Alternatifleri de hazır... Orası, burası v.s...

İktidarların "Taksin" korkusunu anlamak mümkün değil...

İktidarlar, 1977 yılında 37 işçinin kanıyla yazılmış bir kazanımı neden geri almakta bu kadar ısrar ederler?

"Taksim" deyince ilk akla gelen "1 Mayıs"tır. "1Mayıs" deyince de ilk akla gelen "Taksim"dir! Hala işçi sınıfının cenazeleri o meydandadır! Tetikçiler, tetikçileri organize edenler tek tek belirlenip, yakalanmadığı sürece de bu böyle olacaktır! İnsanlık suçunun zaman aşımı olmaz! Kuşaktan kuşağa da bu miras kendiliğinden doğal olarak kalacaktır! Zaten çocuklarımıza bırakacak neyimiz var?

İki yıl önce Taksim Meydanı işçilere açıldı da ne oldu? Karabük Futbol takımı işçileriyle birlikte yürüdü. Taraftarlar yürüdü. İşçiler yürüdü. Memurlar yürüdü. Aileler çocuklarıyla yürüdü. Ülkede iktidar mı değişti. Bir tek olay olmadı. Hepimizin aklında aynı şey; "acaba iktidar toplumsal barışı mı keşfetti de bu izni verdi?" Hiç bir sorun yaşanmamıştı...

Geçen sene meydan inşaatını bahane ettiler... Yaşanan gerilimi hatırlayın.

Peki, bu yıl? Yine o gergin "iktidar açıklamaları." İstanbul kilitleniyormuş falan filan...  İki yıl önce kilitlenmedi mi? İstanbul'un yüzde doksanı işçi... Yüzde onu da bir gün kilitlenmeye dayansın! Biz, 365 gün sömürülmeye katlanıyoruz ya... Sırtımızdan (+değer) kazanıyorlar ya... Bir gün de onlar bize katlansın!

İşçiler Taksim'e çıkmasın diye zaten iktidar Taksim'i kapatacaktır... Polislere açacaktır. Metro ve Taksime giden tüm yollar trafiğe kapatılacaktır. Gerginlik tavan yapacaktır. Gaz, TOMA bayramı yaşanacaktır... İstanbul bu manzara da kilitlememiş mi olacak? hadi ya...

Şimdi...

Bile bile toplumu kim geriyor?

Korkmayın, devrim falan olmaz! Yapmayız! Biz o işi 34 yıl önce denedik. Bu ülkede sadece darbe oluyor...

1 Mayıs, emekçi olduğumuzu hatırladığımız gündür. 1 Mayıs, işçilerin dayanışma günüdür! Haksızlığa dur diyebilecek tek kitlenin emekçiler olduğunu tüm dünyaya haykırdığımız gündür! 1 Mayıs, savaşları durdurduğumuz gündür! 1 Mayıs, dünyanın geleceğidir! 1 Mayıs, insanın insanca yaşayabileceğinin kanıtıdır! 

Bahar bayramı hiç değildir!...

Biz, "ameleyiz!" sınıfımız da "amele sınıfı!"

TAKSİM!

-geMici-

gemici@yandex.com


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR... 

17 Nisan 2014 Perşembe

Mecliste devrim ve karşı devrim


CHP’de ciddi bir değişiklik şart… Hem de acilen… Belediye Meclisinde CHP’nin 17 hatta kontenjanlarla birlikte 20, sandalyesi bulunuyor (mu?). Bulunmuyormuş… Serdar + AKP koalisyonuyla gerçek rakamları öğrenmiş olduk. CHP gurubu Belediye Meclisinde azınlıkta…

Encümen oylamasından sonra bu koalisyona yeni bir görev, yeni bir siyasi hamle gerekiyor. O da ilk belediye toplantısında % 54.5 ile Belediye Başkanı seçilen Ülgür Gökhan’ı azledip yerine koalisyondan birini getirmek olur. İ. Melih Gökçek’in Ankara’da Mazlum Yavaş için düşündüğünü burada, Çanakkale’de gerçekleştirmek artık bu koalisyon için kaçınılmaz bir hal almıştır. Kolay gelsin! Biz de tarihe tanık olmanın zevkine erelim :)))

Cumhurbaşkanlığı seçimleri Ağustos’ta… Sonbaharda da –pek muhtemel- milletvekili seçimleri var. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsam tüm seçim bölgelerinde, hatta kendi seçim bölgemde bile ilk sırayı 30 yaş ve altındaki adaylara bırakırım.

Meclise 30 yaş ve altında en az 100 milletvekili sokarım. Siz görün ondan sonra muhalefet nasıl yapılır? Meclisin rengi nasıl değişir? Düşünebiliyor musunuz, “Gezi Direnişi” mecliste… O meclis bir düşünce devrimine tanıklık eder.

Ezber bozmak böyle olur… Meclisin feleği şaşmalı. Hala eski konvansiyonel argümanlarla siyaset yapmaya devam ederseniz milletvekili seçimlerinde korkarım % 27’de hayal olacaktır. Aynı adaylarla yola devam ederse CHP, kendini tüketir…

Gençlerin “yeni dünya” algıları bizden çok daha iyi. Siyasi, politik öngörüleri hepimize on basar. Bir de o yıllarınızı hatırlarsanız ya… Dünya sizin için ne kadar küçüktü. Bir fırsatınız olsaydı onu fethederdiniz. Ama kimse size o fırsatı yaratmadı. Peki, şimdi “sen” o fırsatı gençlere tanıyacak mısın?

Düşlerinin bir yerinde “o genç” hala var… Aynada göreceksin! Biraz yıpranmış ama hala genç! 15 – 16 yaşında devrim yapmaya kalkmış bir genç! İktidara ta o yıllarda talip olmuş ama tankların paletleri altında ezilip gitmiş! Hayır, gitmedi! O genç hep var! O düşlerimizi bir daha hatırlamayacakmışçasına unutursak “o genç” ölür…

Biz hatırlamak zorundayız! Gelin düşlerimizi meclise sokalım! Tüm seçim bölgelerinden 25-30 yaş arası gençleri meclise gönderelim. Meclisi koleje çevirsinler. Dinamikleriyle kafaları değiştirsinler! Bunu da sadece biz beceririz! Yoksa bu işin sonu pek iyi değil!

Bunu tüm platformlara taşımamız gerekiyor… Tabi ki gençleri tartışmayacağız. Onlar tartışmasız meclise gidecek! Tartışacağımız “elimizdeki milletvekilleri” ve “Bizans” felsefeleri.

Şimdi… Tartışarak, kavga ederek, direnerek CHP’yi değiştirebiliriz… Bu antikalarla hiçbir yere gidilmez!

Önce biz direnelim, gençler nasıl olsa kazanır!

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…


Not: Ayrıca neden 25 de, 18 değil seçilme yaşı? 18’e gelince adamı asıyorsunuz? Gazlıyorsunuz! Copluyorsunuz! Seçilme yaşı da 18’e insin. 18’inde oy ver ama seçilme hakkın olmasın. Tuhaf… 18’indeki gence güvenmiyor musunuz? Ama sınırları bekletiyorsunuz… Tuhaf olan biziz…   

12 Nisan 2014 Cumartesi

Kaç koalisyon, kaç çıkar=Kim milletvekili...

Çanakkale Belediye Meclisini Hamza tek başına "oy" vererek mi seçti de “Bu konu parti içi bir konudur. Biz bu sorunu kendi içimizde hallederiz. Parti içi olayların gündemde tutulmasını doğru bulmuyoruz. Bunun hesabını parti içinde görürüz” diyor...

Herhalde Hamza "oy" verdi, meclis üyeleri seçildi. Belediye başkanı seçildi.
Senin oyunun bir manası yok sayın seyirciler... Sen seyircisin! Burada seyirci olan kim? CHP'ye 30 Mart'ta oy verenler... Çok güzel!

Olay ne?

Cumhuriyet Halk Partisi Çanakkale Belediye Meclisi ilk toplantısında CHP Grubu'nun belirlediği encümen üyesi adaylarına rağmen, kendini aday gösteren Muzaffer Özgen, AKP grubunun da desteği ile encümen üyesi seçiliyor...

Dakika 1, gol 1... (Bazı arkadaşlar bana soruyordu aday adayları üzerine de ben de Muzaffer'i neden aday yaptılar anlamadım diyordum ya...Şimdi net. :))

Denklem basit...

Üç bilinmeyenli denklem çözmeye gerek yok! İsmail = Muzaffer Özgen! Topla, Serdar... çıkar, Hamza!

Bu basit denklemin sonucunda nasıl bir tablo görmemiz gerekiyordu ki? Tablo bu! Akepe oylarıyla Hamza... Tabi ki burada okuyucu "Hamza" yazarak yanlış yazdığımı sanıyor. Onlar burada "Muzaffer" yazmamı bekliyor...

Hayır...

Denklemde bir sorun yok! Denklemi geriye doğru okursanız verdiğiniz oyu görürsünüz... Bunlar bizi hakikaten salak yerine koyarken IQ'lerini de toplum önüne rahatlıkla sunabiliyorlar...
Adamlar gayet rahat!

Aynen İl Genel Meclisinde AKP-MHP koalisyonu gibi... Bir önceki dönemdeki koalisyon "Rüştü"nü ispatlamış ki, aynı yoldan gitmeye devam...

İl Genel'de AKP-MHP, diğer alanda AKP-Serdar-İsmail koalisyonu... Arada Muzaffer bir Hamza... Yersen!

Anlaşılan o ki, milletvekili seçimleri pek yakın! İktidar-kent muhalefeti kendilerine rota belirlerken yeni bir koalisyon belirliyor... Adı da "çıkar" olsun derim!

Şimdi bir hayat dersi...

Bir halt yerken, hiç olmazsa insanları "salak" yerine koymayın derim! Bu işin bir başka rövanşı var ki, orada var olma şansınız hiç yok!

Lübnan iç savaşında Beyrut havaalanında bir duvara şu yazılıydı: "Ülkeyi son terk eden ışıkları söndürmeyi unutmasın!"

Klik...

-geMici-

gemici@yandex.com

BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR...


NOT: Abi, onurlu istifa... Hadi Bülent abi, ha gayret! 15 gün oldu senden ses yok! Süne dışında senden bir ses bekleyen bir kent var... Süne abi, süne... Ayrıca merak ediyorum. Başkanla görüştüğünde ne dedin? "Ben yaptım, sen yapma" mı dedin. Desen ne değişir abi? Yüzde 54'üde tek tek ziyaret edip yediğin alt için "özür" dileyecek misin? Toptan özürün tek adresi: İSTİFA!