…bizim zamanımızda da vardı. Hem
de 36 yıl önce. Nasıl bugün gençler internetteki feysbuku, tivıtırı kullanıyorsa, biz de umumi tuvaletlerin kapı arkalarını
kullanırdık. 12 Eylül kıskacındaki gazeteler bugün olduğu gibi doğru dürüst
haber vermek yerine abuk sabuk haberler yaparlardı… Biz de kendi sosyal
medyamızı kullanırdık.
Daha “internet” sözcüğü ve onun alt ürünü “sosyal medya”
kavramı keşfedilmediğinden kendi sosyal medyamızı kullanırdık. Birçoğumuz “Tosun”
sahte ismini (nickname) kullanırdı. Baskı döneminde bu “Tosun” çok meşhurdu…
O günün iktidarına veryansın edilirdi. Aynı bugün olduğu gibi
ama o günün iktidarının aklına kapıları söküp gitmek gelmezdi. Ya da umumi
tuvaletleri toptan kapatmak hiç ama hiç aklına gelmezdi. Şimdi çart diye “sosyal
medyayı” kapatıyorlar…
Yavaşlattıkları da oluyor. Tabi bizim zamanımızın baskıcı
iktidarının aklına yavaşlatmak diye bir şey de gelmezdi. Kapıları yavaş mı
kapatacaktık yani? Ya da aralık falan mı bırakacaktık? J
Bizim Tosun, doğuştan muhalefetti… Hatta o kadar
muhalefetti ki, kendi yazdıklarını okuyana da giydirirdi. O kadar muhalefetti… Tuvalet
kapıları herkese açıktı. İsteyen istediği gibi “mesajını” yayardı. İktidar
yanlıları da çaktırmadan “Tosun”u uyarırdı: “Yazı yazma helaya, başın girer
belaya, götürürlerse merkeze…” diye inceden tehdit dolu mesajlarını
bırakırlardı…
Hatırladığım kadarıyla o yıllarda “hakaret davaları” çok
yaygın değildi ya da keşfedilmeyi bekliyordu.
Her kuşak kendi mecrasını bir şekilde yaratıyor. Kullanma
biçimleri, mesajları da kendi zekalarıyla doğru orantılı.
Bugün 1 Nisan Cuma… Sosyal medya zaman zaman yine
yavaşlayacaktır. Pek muhtemel küçük bir mesajı bile paylaşmak çok zaman
alacaktır. E, ne de olsa bugün Can Dündar ve Erdem Gül’ün mahkemesi var…
Bir gazetecilik davasından çoktan çıkan bu vakanın
sonuçları sadece iki kişiyi ilgilendirmiyor… Bu dava çoktan gazetecilik
davasının ötesine geçmiştir. Mahkemenin vereceği karar “demokrasimizin” sonuç
davasıdır.
Tamam mı devam mı davasıdır…
İlerideki süreçlerde “sosyal medyanın” var olup olmaması bile
buna bağlıdır.
Yeni iletişim kanallarını da yeni kuşaklar bulacaktır.
Bugünün ultra sosyal medyası yerine bizim zamanımızın konvansiyonel medyasına
mı dönülecek yoksa daha ileri bir teknolojik devrime mi uzanacağız…
Bir şekilde tarihe tanıklık etmeye devam ediyoruz…
Her şey 1 Nisan şakası gibi!
-geMici-
BATI-feneri
ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…