Gündem hızlı… Bombalar, doğuda operasyonlar, her gün
gelen şehit haberleri, kadına şiddet, çocuk tacizleri, gazeteci tutuklamaları…
Birine yoğunlaşırken diğeri patlıyor. Güne başlarken ki gündemle akşamın
gündemi arasında beş kere gündemimiz değişiyor. Nereye yetişeceğimizi şaşırdık.
Belki de istenen bu… Kaos!
Şimdi de trafik kazalı saldırılar başladı… İlk örneğini
Ahmet Hakan’da gördük. Olay bir trafik kazası görünümünde ama işin aslı öyle
değil. Ahmet Hakan’a dört kişi birden saldırdı. Aynı tezgahı Düzce’de CHP il
başkanına yapıldı. Bire bir tıpkısının aynısı…
Birilerine gündem yetmemiş olacak ki, şiddeti
yerelleştirip sokağa çekmeye çalışıyorlar. Biz bu senaryoyu 80 öncesinde de
tanık olmuştuk ki, dış basında çıkan iki “darbe” olasılığı yazısına yandaş
medya dört elle sarıldı: “Gördünüz mü bak, dünya liderine neler tezgahlıyorlar”
yeni bir mahrumiyet yaratmanın peşine düştüler…
Zaten bu mahrumiyet edebiyatı hep tuttu… Bu sefer de
tutar mı bilmem. Tezgah aynı tezgah… Lakin kimse “kim darbe yapar?” sorusunu
sormuyor… Darbe yapacak kişilerin ya da kişinin elinde esaslı bir güç olmalı…
Böyle bir güç kimin elinde var?
Doğru soru sorarsanız doğru cevaplara da ulaşırsınız…
Darbe güç işidir… Gazetecilerin elinde böyle bir güç yok
ama darbe teşebbüsünden yargılanıyorlar. Aynı tezgahı Ergenekon davasında da
yaptılar. Memleketin yetişmiş kadrolarını tasfiye ettiler. Rus uçağını düşüren
pilotu da “paralel” demekten utanmadılar.
Ortaya bir torba koyuyorlar… Muhalif misin, koy torbaya…
Torbada kimler var? Gazeteciler, sosyal demokratlar, solcular, demokratlar,
aydınlar, yazarlar, sanatçılar, akademisyenler, paralelciler, milliyetçiler…
Torbanın adı da uzun… Darbeci, vatan haini, silahsız
terör örgütü diye uzayıp gidiyor… İtiraz mı ettin, koy torbaya… Sonra gelsin “görün
bak neler yapacağız” tehditleri…
Biz de “bakalım bize neler yapacaklar” beklentisi içinde
bekliyoruz… Ne bekliyorsak…
Gelecek üzerine herkesin bir beklentisi var. Boşuna bir
beklenti… 1960 Anayasası bu memlekette yapılmış en demokratik anayasaydı. Ömrü 1972’de
bitti. Kalan birkaç hak da 80’de koparılıp atıldı. 60’tan sonra yapılmış tüm
revizyonlar geri adımdı… Bir ülke de tüm bunlara seyirci kaldı.
Çünkü hiçbir hakkı mücadele sonrasında almamıştı… Bir tek
şeyi savaşarak almıştı o da Cumhuriyet…
Cumhuriyet’e yapılan her saldırı karşısında bir direnç
buluyorsa bundandır… Cumhuriyet ve onun kazanımları bu topraklarda kök
salmıştır. Bütün itiş kakış da bu noktada düğümlenmiştir…
Düğümün nasıl çözüleceğini ya da kesileceğini de hep
birlikte tanıklık edeceğiz…
Bu saatten sonra da şemsiye açacak değiliz…
-geMici-
BATI-feneri
ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder