11 Mart’ı bir yere kaydedin. Unutmamamız gereken
günlerden bir gün… Güzel bakışlı çocuğu 2014 yılında bulutlara uçurduk. Sonra
anne ve babasını miting alanlarında yuhlattık. Böyle rezil bir dünyayı
arkasında bırakarak sonsuz ışıkların içinde kayboldu. Bakışları kaldı bize de…
Şimdi iyi düşünün… 14 yaşında bir çocuğunuz var. Ekmek
almaya gidiyor. Başına polisin attığı gaz fişeği geliyor. 269 gün komada
kalıyor ve kaybediyorsunuz. Suçlular belli ama hukuk yok. Boş gözlerle adalet
arıyorsunuz… Karşınızda kör bir duvar!
Unutmayın! Bu hepimizin başına gelebilir… “Olsun gelsin
ama haziran’da vizesiz Avrupa turuna çıkıyoruz” da denebilir tabii… Ne de olsa
AKP sayesinde demokrasinin ne olduğunu öğrendik. Hele basın özgürlüğü hayal
gücümüzün sınırlarını zorluyor.
Adalette bir dünya örneğiyiz. Hatta özel bir türüz. Adalet
bizden soruluyor… Hatta Dündar ve Gül serbest bırakılınca AKP gurup başkan
vekili memnuniyetini dile getirebiliyor. Tamam, sonradan çark etmiş olabilir
ama dedi… “Memnunuz” dedi.
Komşularla “Sıfır problem”den “sıfır komşuya” kadar
geldik. Çevremizde komşu kalmayınca Latin Amerika’da komşu yaratmaya kalktık.
Ertesi gün de problem yarattık o defterin sayfası da kapanmış oldu. Şimdi
mutluyuz… Sıfır komşu sıfır dert… Dert değil yani.
Aslına bakarsanız öğrenmenin yaşı yok; “harem bir okul…” Vatan
hainliği” ile “vatansever” arasındaki fark “darbeci” ile “terör örgütçüsü” arasındaki
fark kadar… Ya öylesin ya böyle…
Nefes alıp verince yaşamış sayıyoruz kendimizi. Çok nefes,
çok hayat manasına geliyor. Müzik yok, resim yok, rüküş bir hayat içerisinde
toslayarak ilerliyoruz. Tosbanın sakin hayatı rüzgar estirerek yanımızdan
geçişi bile bizi kendimize getirmesinden uzak… Öyle bir noktadayız.
Şaşırmak yasaklanmış da biz de bunu pek sevmişiz
hovardalığındayız. Kahredici günlerin en başında, “bakalım ne olacak?”
beklentisinde estirip gidiyoruz…
Günler geçiyor biz öğreniyoruz…
-geMici-
BATI-feneri
ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder