Protesto anayasal haktır… Demokrasilerde her şey protesto
edilebilir. Anayasa karşısında herkes eşittir. Ve benzeri birçok cümleyi ardı
ardına sıralayabilirsiniz. Lakin pratikte işler biraz farklı işler. TOMA ne işe
yarar sanıyorsunuz…
1 Mayıs haftasına girdik… İşçi ve emekçilerin dayanışma
günü! Burjuvaziye karşı, sömürüye karşı emekçilerin yan yana durduğu ve
burjuvaziye “Sömür sömür nereye kadar? Haklarımızı söke söke, bir araya gelerek
alırız” dedikleri gün…
Burjuvazinin de “Vay be çok kalabalıklar. Bunlara biraz
hak mak verelim. Çok fena tırstım” dediği gündür. Tabi bunları diyecek
burjuvazinin olması gerekir. Üretim araçlarını elinde bulunduran bir sınıfın
var olması gerekir.
Hani krediyi doğrultmuş (Burjuvazi cebinden para
harcamaz. Cebinden para harcayarak yatırım yapan burjuvazi pek muteber
değildir.) üretim araçları satın almış ya da kiralayarak bir şeyler üreten
tanıdığınız birileri var mı çevrenizde?
İş yapan çok, üretim şimdilik yok… Bizim burjuvazimiz
ticaret burjuvazisi… Ahmet’ten alır Mehmet’e satar. Aradaki farkı da “indira-gandi”
yapar… (Gandi’ye ayıp ettik şimdi.) Ya da devlet ihalesiyle idare eder. Hiçbir şey
bilmiyorsa “yap-işlet-devret”ten 35 dolar artı kadeve ile on yıl köprüyü
işletir.
İşleten onlar da işletilen kim? Muz gibi soyulurken
sermaye sahiplerinin kendilerine “kentsoylu” muamelesi yapması “işçi sınıfına”
ayıp oluyor. Ortaya çıkıp da “AYIP OLUYOR” diye “PROTESTO” edersen yani “ANAYASAL”
haklarını kullanırsan ve “TOMA” dediğimiz araç tarafından ıslanıp GAZLANIR’san
memleketimde demokrasinin işleyiş biçimini de tanıklık etmiş olursun.
En azından bunu bile hayatta bir kere tecrübe etmek için
bile 1 MAYIS MEYDANLARINA çıkılır… Hayata gülümsemek için bile olsa denenmesi
gereken bir olay olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İleride torunlarınıza
anlatabileceğiniz bir anınız olur.
Siz anı biriktirmek için gelin yine gelin… Bunlar son
turlar…
Burjuvazi sıkıntısı çekilince de “Burjuva Kültürü” olmuyor.
Acayip bir şey bu… Zaten bu kavramlar bize ters. “Sömürüyorlar ama ‘………..’ da
yapıyorlar tarzı iç güdüsel cümlelerin savunma aracı yapıldığı memleket
kahvelerinde sınıf çelişkisinden bahsetmek, okuma yazma bilmeyen birine kuantum
fiziği anlatmak gibi bir şey...
Emeği ile geçinen birinin “sınıf mücadelesi” içinde yer
alması gerekir. Olağanı da budur. Niçin burada yer alması gerektiğini bilir.
Sınıf bilimci konusunda donanımlıdır. Zaten diğerine “işçi” değil “lümpen”
diyoruz… Da sınıf bilinci pazarda litreyle satılan bir şey değil ki…
Sendikaların çabalarıyla, işçilerin kendilerine “soru” sormasıyla falan
ilintilidir. Bu başarılabilecek bir şey midir?
Evet / hayır…
Şahsen bu konuda tereddütlerim var… 12 Eylül hepsini ters
yüz etti… Memleketin neresine baksan darbecileri görüyorsun.
Anı biriktirelim… 1Mayıs alanlarına…
-geMici-
BATI-feneri
ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder