18 Nisan 2016 Pazartesi

Yaşam biçimimize sahip çıkmak zorundayız…

Burası Çanakkale... Çanakkale hakkında bir çok tanım yapılabilir. Barışın kenti diyebilirsiniz. Göç yollarının çakıştığı kent diyebilirsiniz. Kültürlerin buluştuğu kent diyebilirsiniz. Rüzgarın başkenti diyebilirsiniz. Herkesin bu kent hakkında kendince bir tanımı olabilir… 

Bu kenti kent yapan özgürlüklerdir. Bu kentin sokaklarında esen sadece rüzgar değil, hoşgörüdür. Şiddetin asla kök sal(a)madığı kenttir. Çanakkale’yi Çanakkale yapan kendine özgü yaşam tarzıdır. İnsanların birbirine karşı duyduğu saygıdır.    

Bu kent 24 saat yaşar… Ve hala birbirine selam verip, ayak üstü de olsa “nasılsın? Neler yapıyorsun” sıcaklığında yaşanabilir bir kenttir…

Kapalı toplum değildir. Şeffaflık yaşam biçimidir.

Mesela “folklor oynayanlar” hakkında abuk sabuk yorum yapan çıkmaz. Karaman’da yaşanan olaylar bu kentte yaşanmaz.

Bugün hala “kordonda kızlarımız rahatça gece gündüz rahatça dolaşabilirler” örneğini verebiliyorsak ve bunu bu kentin bir özelliği olarak anlatabiliyorsak bu hepimizin başarısıdır. Ve bunu elbirliği ile korumak zorundayız. Farkımızı ortaya ancak bu özelliklerimizi sürdürebilir kılarak koyabiliriz.

Her konuda sivil toplum kuruluşlarına kulak vermek zorundayız. Meslek örgütlerinin, emek örgütlerinin içinde yer alarak bunu başarabiliriz. Örgütlü toplum olma özelliğimizi sürdürmeliyiz. Bir başımıza bir şey yapamayız ama bir arada her şeyi başarabiliriz.

Evet, suskunuz… Bir noktaya kadar sesimiz çıkmayabilir. Yeri ve zamanı gelince sokaklara çıkmasını da biliriz. Burası Çanakkale…

Abuk sabuk siyasetçilerin varlığına katlanabiliriz. Ama yaşantımıza müdahale etmeye kalktıklarında “dur” demesini de biliriz. Çünkü hala bu kenttin güzel insanları, içine çektikleri nefeste “Çanakkale Rüzgarı”nı kılcal damarlarına kadar hissederler.   

Biz burada kalıcıyız… Teknokrat, bürokrat gelir gider. Burada kaldıkları sürece bize hizmet ederler, karşılığında teşekkür ederiz zaten devlet de onların hakkını öder. Hepsi bu!

Yeri gelmişken: “Merkez Ortaokulunu” geri istiyoruz.  Ayrıntıları için eski yazılarıma bakabilirsiniz.

Sevgili Çanakkaleliler… Bu kenti tüm hücrelerinizde hissetmek isterseniz kent dışına çıkın, çok değil birkaç gün gittiğiniz yerde yaşamaya çalışın. Çanakkale’nin farkını o zaman hissedeceksiniz.

Bu yazıyı da “memleket çocuğu yazmış” edasıyla değil de Çanakkale’yi içerek okuyun…

-geMici-


BATI-feneri ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR… 


Hiç yorum yok: