10 Mayıs 2016 Salı

Çalışma barışı, iş güvenliği falan filan…

Demokratik ülkelerde iş ve işveren arasındaki ilişki şöyle şekillenir... İşçiler sendikada örgütlüdür. İşverenin de kendine göre, örneğin TÜSİAD benzeri bir dernek altında örgütlüdür. Zaten örgütlü toplum böyle bir şeydir…

Normal şartlar altında birbirine ihtiyacı olan ama taban tabana da zıt iki kesim arasında demokratik bir çekişme başlar. Bu çekişmenin kurallarını da hukuk belirler… Harala gürele bir şekilde hayat devam eder. Tabi normal şartlar altında.

Yine demokratik ülkelerde herhangi biri çıkıp; “işçiler benim güvencem altındadır.” deyip işçi haklarını kırpamaz. İşçi Sınıfı bu hakları uzun mücadeleler sonunda kazanmıştır. Hukuk devletinde güvence hukuktur. Kişiler kendi konumları çerçevesinde “güvenceniz benim” demesinin bir manası yoktur. Tabi hukukun geçerli olduğu ve yaşama hayatını belirlediği ülkelerde bu böyledir.

Bizim gibi ülkelerde yani sandık merkezli demokrasilerde sandıktan çıkan kafasına göre takılmaya başlar…

Hukuku kendisine benzetir. Eğitimi kendisine benzetir. Çalışma hayatını kendisine benzetir. Uluslar arası ilişkileri kendine benzetir. Zaten sandık demokrasisini sürdüre bilmek için elindeki “inanç” kozunu, dozunu artırarak kullanır ki, sürdürülebilir bir iktidara sahip olabilsin…

Akşam işim var diye yatan –başbakan bile olsa- sabah kalktığında işsiz kalıyorsa memleketteki iş güvencesinin durumunu siz hesap edin…

Bütün bunlar yaşanırken yani başbakan işsiz kalırken bir de baktık ki meclisten bir yasa çıkmış… ‘Özel istihdam büroları’

Bu özel istihdam büroları gayet şık bürolar olacağı kesin. Faydaları da varmış… Ne olduğunu göreceğiz. Ama çaktırmadan gözümüze soka soka çalışma hayatını ve barışını bozdukları kesin.

12 Eylül sendikaları tırpanlarken, bugünün iktidarı toptan yok etmenin peşinde. Sonra da ortaya çıkıp “işçinin güvencesi benim” deme hakkını elde etmiş oluyor. Hepimize sınıfsal iyi günler…

Sendikalar, işçiyi yük görmeye başladığı anda iş bitmiştir. Biz de yazmaya devam ediyoruz. Neyi yazıyorsak… Ya da gerçekten yazı yazmak çok mu elzemdir. Yok böyle bir şey… Ben sadece yazıları tarihe not düşmek adına yazmaya devam ediyorum, hepsi bu!

Biliyorum ki, herkes her şeyin farkında… Başbakan bile beş ay dayanmış da bu insanlar bu kadar kör mü sanıyorsunuz. Başbakan değişikliği bakalım iktidar partisinin Çanakkale kadrolarını nasıl etkileyecek…

Bence şuna dikkat edin derim…. Hani bankalardan ve firmalardan size mesaj geliyor da altında şu numaraya “istemiyom” diye mesaj atarsanız bir daha mesaj gelmiyecek gibi bir ibare var ya… İşte o dip not “Bülent Turan”ında mesajlarında görürseniz çok şey değişmiş demektir…

Değişir değişir hepsi değişir… Bundan sonra da Mehmet Daniş’ten mesaj gelmeye başlarsa bir de… İl başkanı da değişmiş demektir. Şaka gibi…

-geMici-


BATI-feneri ÇAKAMAYA DEVAM EDİYOR…


   

Hiç yorum yok: