Hakkımda bilinmesi gereken ne varsa “derin” de bilir.
Zaten bu uygulamanın (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu)
bir başka benzerini lisede okurken yapmışlardı. Koca bir kartona, oturma
planına göre fotoğraflarımızı yapıştırdılar. Altına da parmak izlerimizi
aldılar, doğru istihbarata… Fişleme meselesi yeni değil yani. Bu devletin
damarlarında var diyeceğim ama esas yöneticilerin damarlarında var…
İktidarı eline geçiren, iktidarını korumak için
muhalefeti zapturapt altına almayı bir beceri zannediyor. İktidarını -güya-
garantide tutacak. Yok öyle bir şey… Dünyanın hangi diktatörü sonsuza kadar
iktidarını sürdürebilmiş? Var mı örnek? Yok!
Yurttaşların tüm özel bilgileri bir havuzda toplanacakmış…
Mezhep, gen haritası, karı-kocanın cinsel yaşamına dair bilgiler, (acaba
metresle olan münasebette girecek mi? Ayrıca kesin olarak olmalı, unutulmamalı.),
çıplak fotoğraflar, aklınıza ne geliyorsa kişisel veri sayılacak ve dosyanızda
olacak. Yani bu beylere “parmak izi” yetmiyor… Ayrıca Ankara bombacısına sadece
parmak izinden ulaşmışlardı.
MİT, Jandarma, polis bu bilgilere istediği gibi erişim
hakkı kazanacak. Zaten istihbarat bu bilgileri kullanamayacaksa niye
dosyalansın? Kullanılmayan bilgi ne işe yarar de mi?
Devlet, yurttaşların psikolojik ve fiziki sağlığından
hangi partiyi desteklediğine kadar özel bilgilerini alıp “fişleyecek…”
İş bunlarla da kalmıyor… MİT’ten daha ileri, iktidara
bağlı bir istihbarat örgütü kurulması öngörülüyor. Kurul yedi kişiden
oluşacakmış, üçünü cumhurbaşkanı, dördünü bakanlar kurulu atayacakmış.
Hani başbakan yakın bir zamanda, konuşmasında bize sordu
ya; “Güvenlik mi özgürlük mü?” diye. Cevabını da kendisi vermiş oldu. Madem
kendin cevap verecektin niye sordun? Ha bu arada “güvenlik” ve “özgürlük”
birbirini götüren iki seçenek değildir. Bu algıyı da kendince -çaktırmadan-
oluşturmaya çalışıyor…
Özgürlükler güven oluşturur… Özgür insan kendini güvende
hisseder! Yaptığı işi doğru yapmıyorsan, mesela hırsızsan, sahtekarsan,
milletin a. koymayı kafana koyduysan, havadan nem kapmaya başlarsın… Kendini
boşlukta hissedersin. Kendine güvenli bir zemin yaratmak için de böyle kılıflar
yaratırsın!
Demokrasiyi birden kımıl zararlısı gibi görmeye başlarsın.
Taraftarın değilse ya “vatan haini” dersin ya da devlet düşmanı ilan edersin! Darbe
teşebbüsünden içeri atmak da çabası… Yanına bir de “silahlı örgüt” kakaladın mı
oldu da bitti maşallah.
Zaten bu zamanlarda iddia makamı iddia etmiyor. Gerek
bile duymuyor. Sana; “suçsuzluğunu ispatla” diyorlar. İstersen
koçum…
Şimdi ben bunları yazdım ya, millette bir “fişlenme”
krizi mi oluşacağını sanıyorsunuz? Yok öyle bir şey… İktidara bu konuda
uyarayım. Toplumda duyarsızlık oluştuysa bunun üzerine iyi düşünün derim.
Toplumsal basıncı bir yere kadar zapt edebilirsiniz…
Sonra?
Ateş, her yeri yakar…
-geMici-
BATI-feneri
ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder