Parlak bir cümle gurubu yazacağım şimdi...
“Partimiz
bütün vatandaşlarımızın özgür haber alma ve düşüncelerini yansıtma hakkını esas
kabul eder. Çağımız demokrasilerinin vazgeçilmez koşullarından biri, özgür
medyanın varlığıdır. Başta anayasa olmak üzere medyaya ilişkin tüm yasal
çerçeve ele alınarak, medyanın ifade özgürlüğüne getirilen ve demokratik toplum
düzeninin gerekleri ile bağdaşmayan yasak ve cezalar kaldırılacaktır. Yazılı ve
görsel medyanın özgürlükleri, titizlikle korunacak ve tekelleşmeye fırsat
tanınmayacaktır,”
Ben imza topluyorum. Yukarıda yazdığım yazıya imza koyar
mısınız desem ne yaparsınız? Gözü kapalı imza atarsınız. Ben yazdığım için
değil, olması gerekenin bu olduğu için imza verirsiniz. Ben sadece imza atmakla
kalmam, bir de mühür basarım ki, daha kalıcı olsun…
İnternete girin. AKP programına tıklayın. “2.1 Temel Hak
ve Özgürlükler” bölümünü açın ve okuyun. Dersiniz ki; “uçmuş bunlar. Bırak
bunları yapmayı yarısını yapsalar memleket içine düştüğü sıkıntılarının bir
bölümünü anında çözer.”
13 yıldır iktidardalar, bırakın yazdıklarını
gerçekleştirmeyi mevcut durumu daha da geriye sürüklemişler. Adamların parti
programı yerinde duruyor. Herkesin okumasını öneririm. Hatta özellikle
muhalefet partilerinin… Çünkü;
…bir parti yapmayı taahhüt etmesine rağmen 13 yıldır bir
adım atmamış. Muhalefet partileri de sormamış: “Yau arkadaş bunu bunu demişsiniz
ama hiçbir şey yapmamışsınız. Buna siyasi ahlaksızlık denir. Gereğini neden
yapmıyorsunuz?” diye sormaları için…
Hatta dört beş yıl önce aynı iktidar gazetecilerin
yıpranma haklarını kaldırmışlardı. Sonra durup dururken tekrar bu hakları
kendileri veriyormuş gibi tekrar yerine koydular.
Hep aynı taktik…
Aynı programın devamında; “Kadın, çocuk ve çalışma hayatına ilişkin hak ve özgürlük alanlarında
uluslararası standartlar ülkemizde de eksiksiz uygulanacaktır,” gibi bir
cümle daha var… 13 yılda 17 bin işçi inşaat kazalarında ölmüş… Kadın ve
çocuklar kısmı için bir cümle bile yazmayı düşünmüyorum. Her şey sizlerin
gözleri önünde oluyor…
Bütün bunlar yaşamımızın bir parçası olurken hala gerekli
gereksiz kıldan tüyden fetva veren, densizliklerini sürdüren diyanet işleri
başkanlığı kendisini “ulema” kurumu olarak görmeye başlaması biraz saçmalık
olmuyor mu? Devlet memurusunuz alt tarafı… Dini bir sınıf konumuna koymayın
kendinizi… Abuk sabuk cümle sarfiyatından başka bir şey değilsiniz. Hiç olmazsa
aldığınız maaşı hak edin!
İnsanın niyeti ile yaptıkları bir olmayınca, bir şeylerin
üzerini örtmeye çalıştıkça ben de bu satırları yazmaya devam edeceğim…
Muhalefet mi? Onlar birbirleriyle çok meşgul… Anayasa
yapcekler… Adam kendi programına uymuyor, mevcut anayasayı takmıyor, muhalefet
anayasa masasına oturuyor.
Önce bunları sorsana…
Neydi o kelime? İstikşafi…
J
-geMici-
BATI-feneri
ÇAKMAYA DEVAM EDİYOR…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder